Akif Beki'den Faruk Bildirici'ye sitem !

Akif Beki'den Faruk Bildirici'ye sitem !
Güncelleme:

Hürriyet yazarı Akif Beki, bugünkü köşe yazısında kendisini habercilik eleştirisinde bulunan okur temsilcisi Faruk Bildirici'ye sitemde bulundu. Peki neydi o sitem ?

Bizim Okur Temsilcisi’nden ne anladım?

2-3 hafta önce yazdığınız bir yazıya, dedikodu sitelerinin çarpıtmaları üzerinden rötarlı cevap verebilir. Onun için zamanaşımı söz konusu değildir. Bununla kalmayıp kendisi de yazınızda minik anlam kaydırmalarına başvurabilir, buna hakkı vardır.
Okur temsilcisi sıfatıyla polemik yazısı da yazabilir ayrıca, ne var yani abartılacak...

* * *

Beşiktaş Alaybeyi Sokak’ta bir barda oturan gençlere “Sahurda gürültü yapmayın, biz sahur yapacağız” denilerek ellerinde döner bıçağı bulunan 2 kişi sandalyelerle saldırmış... İngiliz asıllı Benjamin burnundan, Aden ise başından yaralanmıştı... Olayı ve ilgili haberleri kritik etmiştim ben de.
“Al sana ramazan dayağı” başlıklı yazıma, Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici geç de olsa el atmış.
“... Sanırım bu ifadeler, ‘bir içkiyi taşıyamama vakası’na işaret etmiyor. Zira saldırganlar barda oturmuyormuş, içki içmemişler ki ‘içkiyi taşıyamamış’ olsunlar!..” şeklinde kapağı takıyor misal. 
Bravo!.. Zaten içkiyi taşıyamayanlar, kafayı bulup etrafa İngiliz usulü popo hareketi çekenlerdi. Saldırganların da içkili olabileceğini düşünememiştim, sağ olsun bu ihtimali çürüttü.
“Saldırmalarının da Beki’nin yorumunun tersine ramazan ve sahurla ilgisi olduğu açık; iki tarafın ifadeleri de bunu gösteriyor...”
Evet tabii, aynı sokaktaki barcılarla büfeciler arasında 30 gün ramazanda bir kere kavga çıkıyorsa, o da sahur vaktindeyse, iki İngiliz’in “Siz nasıl Müslümansınız” denilerek darp edildiğine dair beyanları esas almalı ve ‘kesin oruç dayağı canım’ demeliydim. Şüphe çeken ne var ki bu beyanda, peşine düşesin.
Adi bir asayiş vakasında, kavgalı taraflardan birinin ifadesine güvenecekken, tutarsızlık görüp bir de kavganın tarafı olmayan polise sormuşum, büyük kabahat!

* * *

Polise dayandırarak bilgi vermek, bir gazetecilik yöntemi değilmiş; girdim mi bir yaşıma daha...
Hürriyet, polisten hiç haber almamış demek, okur temsilcisi de polis menşeli haberleri gazetesinde hiç görmemiş...
“Sonuçta, ‘Sahur dayağı’ vakasından çıkan bir gazetecilik dersi var; gazeteci hiçbir olaya önyargıyla ‘Olmaz’, ‘Olamaz’ diye yaklaşmamalı...” cümlesiyle noktayı koyuyor Bildirici.
Okur temsilcisinin de ‘Olmaz’, ‘Olamaz’ demeden ve noktayı koymadan önce, gazetesinin yazarı ve tartışmanın tarafı olarak benim son görüşümü de alacağını mı çıkarmalıyım buradan?