Aslı Aydıntaşbaş'tan bir yorgun demokrat yazısı

Aslı Aydıntaşbaş'tan bir yorgun demokrat yazısı
Güncelleme:

Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş bugünkü köşesinde veda resepsiyonunu yaptı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü analiz etti.

 

Yorgun demokrat

Ve Türk siyasetinde bir dönem, böyle son buldu...
Geçen akşam Çankaya Köşkü’nde Abdullah Gül’ün veda resepsiyonu, neredeyse 7 yıldır ağzını açmayan First Lady Hayrünnisa Gül’ün isyanıyla noktalandı:  
“Bir turnusol döneminden geçiyoruz. Neler yazıldığını gördük, neler söylendiğini duyduk. Abdullah Bey, ben üzülmeyeyim diye interneti kapatıyordu, basın bültenlerini önümden alıyordu. Ama ben her şeyi biliyorum. Abdullah Bey kibarlığından söyleyemiyor. Kendisine çok yanlışlar, çok saygısızlıklar yapıldı.”
Allah aşkına, Hanımefendi haksız mı? Neler, neler olmadı o 7 yılda... Öncelikle kurulu düzen, 2007’de 367 ayıbıyla Çankaya’yı ”yasak bölge” ilan etmeye kalktı. O aşıldı, ardından boykotlar geldi. Başörtülü olduğu için Cumhurbaşkanı’nın eşine yasaklı muamelesi yapıldı, bir de utanmadan bu konuda ‘vik vik’ demeçler verildi. First Lady, sabah uyandığı evinde akşam verilen resepsiyonlardan men edildi; yıllarca yan odada bekledi.
Son bir yılda ise Cumhurbaşkanı ve makamına yönelik saldırılar, belirgin bir biçimde iktidar cenahından gelmeye başladı. İzanlı, aklı selim sahibi muhafazakarlardan değil de, partiye sonradan eklemlenmiş, kralda kralcı davranarak kendine bir yer edinmeye çalışan karakterlerden.
Devrim önce kendi çocuklarını yer diyenler, boşuna konuşmamış.
Ne hazin ki, iktidar partisi, bu saldırılara gereken yanıtı vermedi. Hatta tam tersine, ”reklamkampanyası” kisvesi altında kolları sıvayıp ancak tek adam rejimlerinde gördüğümüz cinsten yeni bir tarih yazılımına gitti. Türkmenistan tarzı rejimlerde görmeye alışık olduğumuz kahramanlık hikâyeleri, insanüstü motifler, marşlar ve şarkılarla...
Artık neredeyse resmi ideoloji haline gelen “AkTarih”de, Abdullah Gül dönemi tamamen es geçildi. Çünkü yaratılan kişilik kültünde, o partiyi kuran, programını yazan, demokrasi yolundan sapmaması için kritik zamanlarda gayret gösteren Abdullah Gül’ün yeri yoktu.
Peki Allah aşkına, suçu neydi Abdullah Gül’ün?
Twitter kapanmasın, ifade özgürlüğü kısıtlanmasın, siyasette üslup bozulmasın, yargı bağımsızlığı zedelenmesin, protestoculara sert davranılmasın, AB yolundan sapılmasın, Orta Doğu’da dengeli gidilsin, gazeteciler hapse atılmasın diye uyarmak mı?
Evet, Abdullah Gül’ün suçu tam da bunlardı.
O yüzden Milli İrade döneminde denge-denetleme ihtiyacı kalmadığına, Gül’ün yeri olmadığına karar verildi.
Bizlerin hafızasında ise, işte tam da bu yüzden Çankaya’daki son demokrat olarak kaldı..