Avcı: Hadım Olmuş Kalemler

Avcı: Hadım Olmuş Kalemler
Güncelleme:

Bugün gazetesi yazarı Gültekin Avcı bugünkü yazısında havuz medyasının yandaş kalemlerine sert eleştirilerde bulundu: Hadım olmuş kalemler !

İŞTE GÜLTEKİN AVCI'NIN YAZISI;

Bir kalem vardı bir de namus.

İkisi bir arada olursa ne saadet!

Oysa havuzdaki kalemler iktidarın her günahına bir kaftan dikiyorlar.

Ne aşk ve ihtiras dolu bir terziliktir bu.

Belki “görevleri” bu ama kalemin de bir izzeti ve namusu olsa gerek.

Kalem soysuzluğun ve gücün metresi olmamalı.

Hadım edilmiş kalemlerin gerçeği yazabilmesi mümkün değil.

Üretkenlik perdesi çoktan inmiştir.

Nedendir bilmem ama dinle felsefenin buluştuğu noktadan nesilleri selamlayan Abelard’ı düşündüm.

12. asırda yaşayan diyalektik ve ahlak filozofu şöhretli Petrus Abelardus, Hıristiyanlık ahlakını eleştiriyor, yıldırımları üstüne çekiyordu.

Aynı zamanda büyük şair.

Igor Stravinsky bestede neyse o dönemin şiirinde Abelard öyle.

Onca mühim ve devrimci fikrin müdafi olan Abelard, yazık ki filozofluğuyla veya şairliğiyle değil, öğrencisi Heloise’le yaşadıkları aşk hikâyesiyle bugünlere adını duyurmuş.

Tarih, dehası kısa sürede Paris’i fetheden Abelard’ı fikirlerinden çok Heloise’le yaşadığı dramatik aşkla kaydetmiş hafızasına.

Heloise, eğitim ve kültürüyle 12. asırda ender rastlanacak kadınlardan.

Dayısı Fulbert’in izniyle Abelard’ın öğrencisi olur.

Abelard 39, Heloise ise 19 yaşındayken çocukları olunca, gizlice evlenirler.

Oysa Heloise evliliği istemez, Abelard’ın çocuk gürültüleri arasında yaşayacak biri olmadığını, evliliğin Abelard’ın mütefekkir kişiliğine uymayacağını düşünür.

Metres olmayı tercih ettiğini ısrarla tekrarlar.

Abelard ise evlilikte ısrar etmiştir.

Lakin Heloise’in dayısı evliliğe rağmen Abelard’ı bağışlamaz ve bir gece baskınıyla onu hadım ettirir.

Abelard’ın şöhret ve hayatını derinden sarsan bu olayın akabinde filozof bir manastıra kapanır.

Heloise de başka bir manastıra kapanıp rahibe olmuştur.

Yaşanan travma Heloise’in Abelard’a sevgisini daha da güçlendirir.

Abelard’ın yazdığı “Bir mutsuzluk hikâyesi” adlı mektup tesadüfen Heloise’in eline geçince yazışmaya başlarlar ve pek çok sanatçıya ilham olan o meşhur mektuplar ortaya çıkar.

Heloise’in yazdığı mektuplardaki sanatsal güce baktığınızda, kadın yazarlar George Sand, Jane Austen, Sapho, hatta George Eliot bile gölgede kalıyor.

Heloise’in Abelard’a duyduğu aşk, Allah’a olan sevgisini geçmiştir.

Abelard ısrarla ikaz eder Heloise’i bu hastalıklı tutkusu için.

Heloise şöyle cevap verir: “Duygularımızı dizginleyip kontrol edebilirmişiz gibi yazmışsın. Dizginleyebilseydik duygu değil düşünce denirdi onlara.”

Ve ekler:

“Zarafetini, gaddarlığını, inceliğini, kabalığını… Sadece boynunun düzgün çizgilerini değil, koltuk altının terini de seviyorum.”

Heloise’in tartışmaya açık tutkusu kuşkusuz Abelard’a sevdasına dayanıyor.

Ya havuzdaki kalemlerin güce perestişi?

Şurası kesin ki onlar da iktidarın suç ve günahlarını, hatta “koltuk altının terini” bile seviyorlar.

Heloise aşktan bunlar menfaatten.

İslamcı müstekbirler, kendi “şezlong kalemleri”ni oluşturdu.Abelard filozof olmasına rağmen aşkı olmasaydı tarihe geçemeyecekti.

Havuzdaki mürekkebi çekilmiş kalemlerin tarih sayfalarında iz bırakması mümkün değil.

Ama tarihe geçecekler.


Suç ve günahlarıyla, kabul ettikleri ve övdükleri güce duydukları menfaat aşkıyla.

Abelard’ı zorla hadım ettiler.

Bunlar ise mutlu olmak için hadım edilmeyi kendileri talep ettiler.

Ve bunlar düşünen bir Abelard değil.

Hadım edilmiş aydınlar demiyorum “kalemler” diyorum.

Çünkü aydın kimliği dürüstlük ve namus gerektirir.

Hangi fikrin sularında yüzerse yüzsün, aydın tutarlı bir tabiatın çocuğudur.

Gazete köşelerinde yazmak veya ekran yüzü olmak değildir aydın olmanın alameti.

Üniversite bitirip akademik kariyer yapmak da.

Bir meslek diplomanız ve branş uzmanlığınız vardır hepsi bu.Aydın şuuru, irfan ve entelektüellik ise hâlâ sadece rüzgârlarını koklayabildiğiniz uzak ufuklardır.

Bizde “aydın” kelimesi okuryazar manasında.

Her yer “aydın” dolu.

Hele bir de asrın ideolojisi haline dönüşmüş modernleşmeyi tüm toplumlarda Weber antagonizmalarına (tezatlar ve çatışmalar) giydiriyorsan büyük mütefekkirsin.

Bu ülkenin hadım kalemleri, mürekkeplerini müstekbir gücün eline üstelik aşüfte nazarlarla kendileri teslim ettiler.

Tarihe böyle geçtiler.