Babahan :Paralel’e Küfredenler Merkel’e Niye Suskun!

Babahan :Paralel’e Küfredenler Merkel’e Niye Suskun!
Güncelleme:

T24 yazarı Ergun Babahan bugünkü yazısında dinleme konusuna değindi, çok basit bir soru sordu.

iŞTE O YAZI :
 

Paralel’e Küfredenler Merkel’e Niye Suskun!
 
17 ve 25 Aralık soruşturmalarını hükümete darbe girişimi olarak pazarlamak isteyenler ‘‘Cici Demokratlar’’dan ve iktidar emrindeki kalemlerden büyük destek aldı. Cici demokratlar, insanın tüylerini ürperten yolsuzlukları duymazdan gelip soruşturmaların önünün kapatılmasına destek verdi.

Hatırlayalım, kayıtlarda Tayyip Erdoğan ve Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen iki kişi yine kayıtta Sıtkı Ayan olduğu iddia edilen iş adamından alınacak para üzerine  konuşuyordu.

Bilal Erdoğan olduğu iddia edilen kişi “Sıtkı Ayan'ın ancak 10 milyon doları verebileceğini ‘’söylerken, Tayyip Erdoğan olduğu iddia edilen kişi ise ‘‘Ne söz verdiyse onu getirecek. Başkaları getiriyor da o niye getirmiyor” diyor ve ekliyordu: “Kucağımıza düşecekler merak etme.”

Bu ve benzeri yolsuzluk iddialarının üzeri başarıyla örtüldü. Evlerinde para kasaları, milyonlarca dolar para çıkan bakan çocukları konusu da kapatıldı.

Bakanların rüşvet olarak aldıkları iddia edilen 700 bin lira değerindeki saatler gündemden düşürüldü.

Yolsuzluk iddialarına ,ilişkin kayıtlara düşen ‘‘havuz medyası’’ bu konuda başrolü oynadı. Devlet üzerinden zenginleşenlerden alındığı iddia edilen rüşvet, kâr payı veya haraç (siz neyi yakıştırırsanız onu söyleyin) ile oluşturulduğu öne sürülen bu medya, yolsuzlukların ortaya çıkarılmasından sorumlu tuttuğu Hizmet Hareketi’ni düşman ilan etti. Havuz dışında kalan medyaya da baskı uygulanarak yolsuzlukların gündeme gelmesinin önü kesildi.

Erdoğan, bu dönem yaptığı bütün mitinglerde, bütün televizyon konuşmalarında Paralel Yapı olarak adlandırdığı inanç grubunu şeytanlaştırmaya çalıştı. Tapelerdeki konuşmaların içeriğini ‘‘mahremime girdiler’’ diye bir yandan doğrulayan Erdoğan, diğer yandan da demokratik-hukuk devletini sarsacak eylemlerini hiç tartışmaya açmadı.

Tek hedef vardı, yolsuzluk konuşmalarını dinleyen kamu görevlilerini tasfiye etmek, yargıyı yeniden dizayn ederek bu soruşturmaları kapatmak.

Şimdi, Almanya’nın yıllardır Ankara’yı dinlediği ortaya çıktı. Başta, Erdoğan’ın oğluyla yaptığı konuşmalar olmak üzere, her türlü mahreminin Alman istihbaratının elinde olduğu anlaşılıyor.

Tapeler ortalığa saçılmadan önce başta Almanya Başbakanı Merkel olmak üzere, üst düzey Almanya yönetiminin Ankara’da dönen dolaplardan haberdar olduğu da ortaya çıkıyor.

Bunun yanı sıra, Türkiye’nin Suriye ve Irak politikalarındaki detaylara da Alman istihbaratının sahip olduğu belli oluyor. Ortadoğu politikaları nedeniyle, Almanya’nın Türkiye’ye Batılı bir müttefiki olarak değil de, İslam Devleti’nin destekçisi olarak değerlendirdiği netleşiyor.

Almanya elindeki bilgilerin sağlamlığının da verdiği rahatlıkla, Ankara’nın dinlendiğine ilişkin haber ve örtük tepkileri ciddiye bile almadı. Aslında, Türkiye’nin dinlendiğine ilişkin haberin de Alman Hükümeti tarafından bilerek medyaya sızdırıldığını varsayabiliriz. Böylece, Ankara’ya ‘‘Ne dolaplar çevirdiğini yıllardır biliyoruz’’ mesajı verildi.

AKP iktidarı, Almanya’nın elindeki bilgilerin farkında…

Onun için Erdoğan televizyonlara çıkıp Almanya Başbakanı Merkel’i düşman ilan edemiyor. Fethullah Gülen için söylediklerinin onda birini Merkel için söyleyemiyor.

AKP’nin Almanları kızdırmaktan, rahatsız etmekten kaçınacak bir politika izlemek durumunda kalacağı net bir şekilde ortaya çıkıyor. 

Almanya’ya gidip düzenlediğin mitinglerde Almanlara meydan okursan olacağı budur. Adamın façasını bozarlar…

Ankara’da kendini kral görenler, uluslararası arenada bir anda pısırık kediye dönebilir. Bugün gördüğümüz tablo maalesef tam olarak da bu.