Can Dündar gizli ortakı deşifre etti

Can Dündar gizli ortakı deşifre etti
Güncelleme:

17-25 aralık operasyonlarıyla ilgili yazı dizisiyle büyük ses getiren Dündar, Cumhuriyet'teki köşesinden bugün yine olayların gerçek yönlerini göstermeye devam ediyor.

Polise göre hasılat paylaşımında nihai karar verici o: Kimin ne kadar pay alacağına Tayyip Erdoğan karar veriyor

25 Aralık yolsuzluk operasyonunun polis fezlekesi, yer yer komik, ama ciddi okunduğunda trajik sahnelere ve bir komedi dizisinden alındığı izlenimi veren diyaloglara yer veriyor.

Bir yandan da ülkenin nasıl yönetildiğine, rantın nasıl dağıtıldığına, zirvede nasıl iş bitirildiğine dair somut kanıtlar sunuyor.

Ekip işbaşında

Kurnaz bir ekip düşünün şimdi… Polis tabiriyle “örgüt”…

Bir mart gecesi, Beşiktaş’taki bir büroda, masa başında oturmuş, Başbakan’a mektup yazmaya çalışıyorlar.

Aslında onu bir karara yönlendirecekler, ama bunu onu kızdırmadan yapmak zorundalar.

Konu şu:

Şehrin en kıymetli yerinde, 32 dönümlük bir arazi var. Ancak arazinin üzerinde de bir polis okulu kurulu.

Arazinin ranta açılabilmesi için okulun oradan taşınması lazım. O zaman arazinin üzerine AVM ve çok katlı lüks konutlar yapabilecekler. Yani rant çok büyük…

‘Burayı Başbakan bize verdi’

Bizim ekibin üç amacı var:

1. Araziyi ucuza kapatmak.

2. Araziyi ihalesiz kapatmak.

3. Araziye mümkün olduğunca çok kat izni çıkartmak.

Elleri güçlü.

Çünkü ekipte bütün bunlara karar verecek ismin, yani Başbakan’ın oğlu da var. Şirketin başına da “oğul”un Kartal İmam Hatip’ten okul arkadaşını yerleştirmişler. O kadar rahatlar ki, -fezlekeye göre- “örgüt”ten bir işadamı, Belediye’de uluorta“Burayı Başbakan bize verdi” diyebiliyor.

Başka kimler var “örgüt”te:

Körfez sermayesine sahip Arap işadamları…

Onların yerli ortakları…

Ve onlara kolaylık sağlayan bürokratlar…

‘Büyük Patron’a mektup

Arazinin İçişleri Bakanlığı’ndan Belediye’ye devrini halletmişler.

Sıra, projeyi ihaleye çıkaracak kurumun belirlenmesinde:

En güçlü aday, TOKİ…

Ama bizimkiler Belediye’nin konut şirketi KİPTAŞ’ı tercih ediyor, ki ihale kazara başkasına gitmesin.

Bunun için de “Büyük patron”a telkin yapılması lazım.

Ama kim nasıl söyleyecek?

İşte işadamları Cengiz Aktürk ve Usame Kutub ile eski Belediye danışmanı, yeni Yatırım, Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı’dan oluşan ekip bunu düşünüyor.

Ekipteki Usame Kutub’u tanıtalım:

Amcası Seyid Kutub, Mısır’da Nasır tarafından asıldıktan sonra babası Suudi Arabistan’a yerleşip orada Müslüman Kardeşler’i kurmuştu. Yasin el Kadı da onlara ve İhvan’a sahip çıkan işadamı olarak biliniyor.

Sonunda ekip, Başbakan’a yazmaya karar veriyor.

Aktürk, klavyenin başına geçiyor.

Bir polis aracı ise dışarıda, onları dinliyor.

Başbakan’ın koruması Zeki Bulut’a, “Bekle; bir mektup getireceğiz, elden verirsin” diyorlar.

Ve yazmaya girişiyorlar.

Orada dinlemeye takılan ve sonra da fezlekeye suç kanıtı

olarak konan diyaloglar hem komik, hem ibretlik:

“Beyefendiyi kızdırmamak lazım”

“Bence projeyi kopardık” diye söze giriyor Aycı:

“Alacağın yer, şu anda İstanbul’un en gözde yerlerinden birisi… O yüzden hiçbir açık kapı kalmasın.”

Kutub, “TOKİ istiyorsa, TOKİ ile yapacağımızı yazın” diyor; “Ama bizim naçizane önerimiz; KİPTAŞ ile başladık, onunla devam edelim.”

Sonra bu lafın, muhatabında yaratacağı öfkeden korkuyor:

“Yani o, kiminle çalışmak istiyorsa onunla çalışsın. Sonra kızdırıp proje başkasına gitmesin.”

Allah muhafaza!

İş, iki dudak arasında…

İhale başkasına gidebilir

Başbakan TOKİ’yi seviyor. Onunla iş yapmaya yatkın.

Aycı’nın deyişiyle, “Yarın öbürgün, ‘Ben burayı TOKİ’ye verdim’ (derse iş), TOKİ’den başkasına da gidebilir.”

Yani: İhale elden kaçabilir. O yüzden TOKİ’yi istemiyormuş gibi yapmadan, KİPTAŞ’ı pazarlamalı…

‘Yine kızacak’

Kutub, “TOKİ sorunlu oluyor” ifadesinin eklenmesini istiyor.

Aycı karşı çıkıyor:

“TOKİ’yi kötülemememiz lazım. Çünkü hemen buradan şunu çıkarır: ‘Milyon konut yaptık, sen hâlâ TOKİ’yi beğenmiyor musun?’ Tek KİPTAŞ dersen de KİPTAŞ’ı benim istediğimi düşünür. O zaman yine kızacak, ‘Benim işime karışıyor’diyecek.”

O halde cümle şöyle kurulmalı:

“Zat-ı aliniz eğer TOKİ diye uygun görürlerse…”