Ruhat Mengi'den Halk TV ile ilgili sert açıklama

Ruhat Mengi'den Halk TV ile ilgili sert açıklama
Güncelleme:

Halk TV'den ayrılan Ruhat Mengi sert bir yazı kaleme aldı. Mengi ayrılığın perde arkasını anlattı. İşte ODA TV'deki o yazı:

Bugüne kadar iktidar baskısıyla TV programım kesildiğinde veya kurucu ekibinde olduğum gazetedeki yazarlığım bitirildiğinde yöneticiler veya patronlar hakkında hiç konuşmadım, “asıl suçlular”dan söz ettiğim oldu, çünkü akla gelmedik baskıların yapıldığını biliyorum.

Halk TV’yi yönetiyor görünen Şaban Sevinç’in ben ve orada program yapan bazı meslektaşlarım için kullandığı akıl dışı, saygı ve her tür ölçü dışı, yalan dolu sözler ise bu açıklamayı zorunlu kılıyor. “Yönetiyor görünen” dememin sebebi ortada bir yönetimin değil, skandalın oluşudur.

MUHATAP BİLE DEĞİL!

Öncelikle şunu söyleyeyim, eğer mecbur bırakılmasak bu üslupla, deyişlerle yazı yazan şahıs bizlerin muhatabı değildir, olamaz. Halk TV’de “kendisi dışında” düzeyli-iyi insanlar çalışıyor, söyleyeceklerimizin onları bağlamadığını da belirtmek isterim.

-Bu ülkenin gazetecilerinin ve 30 yılını bu mesleğe vermiş bir kadın gazeteci olarak benim adımın da geçtiği röportajın başlığı “Burası kimsenin mastürbasyon kanalı değil”. Sadece bu; terbiyeden nasibini almamış avam, argo, porno söz bile yönetim yerine bir skandalla karşı karşıya olduğunuzu göstermeye yeter. Üstelik aynı sözcüğü çok seviyor olmalı ki Enver Aysever’e attığı twitlerde de kullanmış.

Böyle konuşan, yazan birinin başında olduğu kanalı hangi düzeyli kişi izler ki artık?

Üzücü olan ve okurken birçok kişinin hissedeceğini bildiğim şey, zaten medyasının büyük kısmı iktidarın elinde bulunan veya iktidara çalışan, bir kısım medyası ise aşırı baskı içindeki ülkede “gerçekleri olduğu gibi duyurabilecek” bir ya da iki kanal ve az sayıda gazeteci varken Halk TV isimli kanalda bu saçmalığın Türkiye’ye yapılabilmesidir.

BİR ŞABANLIK OLAYI

-     Kendisini hayatımda sanırım bir kez İstanbul stüdyosunda gördüm. Bunun dışında karşılaşmadık bile… Biz ilk günden beri Her Açıdan’ı dışarıdan 7-8 kişilik eski ekibimizle ve “bize asla karışılamayacağı” gibi şartlarımızın bulunduğu bir sözleşmeyle hazırladık, bu nedenle söz ettiği stresi neden yaşamış olduğu ilk soru işaretidir. Biz profesyoneliz, programcılık oynamıyoruz, kanalda ben veya ekibimle küçük bir sorun bile yaşadığını söyleyecek tek kişi çıkmaz.

Ama canlı yayın sırasında stüdyoya adam sokup kameraların birini almaya kalkarsanız, konuşulamayacak şekilde dışarıda gürültü yapılırsa veya her hafta tam program saatinde “CHP mitingi var, o konuşuyor, bu konuşuyor siz 1 saat geç başlayın” diye izleyicime zoraki miting seyrettirirseniz sonunda bir cevap alırsınız. Benden değil, yönetmenimden. Şaban Sevinç hemen tüm konuşmaları yapımcı-yönetmenimizle yapmıştır.

-Bu sözleri sarfederek bizi de “hata yapmış gibi” göstermeye kalkmasının sebebi Ekim ayında telefonlarının ve twitter hesabının izleyiciler tarafından “Her Açıdan neden başlamıyor” sorularıyla kilitlenmesidir. Bize sordular, twitter adresimde hala görülebilir, cevabı onlardan almalarını söyledik, verecek cevap olmadığı için sustular.

Her Açıdan konusunda tevazu göstermeyeceğimi her zaman söylemişimdir, nerede olursa olsun yayınlandığı her hafta sadece o günün değil, haftanın en çok izlenen haber programı olarak kanalı da liste başına çeken programımla gurur duymak ve ara sıra bunu izleyicimle paylaşmak “kendini dünyanın merkezi görmek” sayılıyorsa dünyanın olmasa da “haber-tartışmada Türkiye’nin merkezi” olduğunu söyleyebiliriz.

“SIFIR”LI İZLENMELER

Elime gelen ilk program dosyasını aldım; 12 Nisan 2015 Pazar. Oranı 1.78’le almışız, bir anda 4.46-6.05-7.16-7.17’ye çıkarıp 6.82-5.44’le bitirmişiz ki son bölüm “Hayvan Polisi”dir. Bu share’leri bir süre saklamak, vermemek istedi, yönetmenimizin ısrarıyla sonra kendisi bize verdi, bir bakıp öyle konuşsun.

“Biz marjinal kanal değiliz, herkese hitap ederiz”e gelince… Bunu yapabilseydiniz, parti propagandası, mitingi gibi programlar yerine “genel izleyiciye” hitap edebilseydiniz sizin izlenme oranınız da 0’lar veya 1‘ler yerine 7-8 olabilirdi, olmuyor ve yapanları da barındırmıyorsunuz.

“Programı ben kaldırdım, Halk TV’nin daha verimli, kitlelere daha fazla ulaşabilir olması için” demiş ki burası en komik kısım…

Seçim öncesi son haftada biz, tarihe kendimiz karar vererek bitirdik ve ona da hiç sormadık (Son program öncesi kanalın 0.08 izlenme oranıyla başlayan Her Açıdan 4.88-5.97 izlenme oranıyla bitmiş. Sözlerine bakılırsa 0.08’in “5.97’den büyük ve verimli” olduğunu sanıyor).

Tatile çıktığımızda yönetmenimize “Aman tatil uzun sürmesin, birkaç haftada tekrar başlayın” dediğini de unutmuş olmalı..

Değerli gazeteci Sayın Ertuğrul Akbay’ın önerisiyle hazırlayarak bir kez yayınladığım “Vazgeçmeyenler” isimli programı ikinci program olarak yapmam için ısrar ettiğini ve teklifini ret ettiğimizi de...

KEMAL KILIÇDAROĞLU’NA SÖYLEDİK

Tüm kanallar ve programlar bu oranları izlerler, şimdi Şaban Sevinç isimli zat kendini ne sanıyor ki “araya partiden hatırlı kişileri soktu, biz de tekrar başlatacaktık ama onur kırıcı twitleri görünce başlatmadık” benzeri lafları edebiliyor.

Ülkenin geleceği söz konusu olmasa, diğer tüm kanallar baskı altında olmasa acaba bu programı rüyasında görebilir miydi? Acaba bu kendini bilmez karardan sonra Her Açıdan oraya döner miydi?

İlk başladığımızda dekor yoktu, kara bir perdenin karşısına bir tek kamera koymuşlar ve ışık-ses bakmadan, küçücük stüdyoda kafaların yarısı görünmeden yayın yapıyorlardı. Dekor parası bile vermedikleri için kendi dekorumuzu yaptırdık, “kimseye para vermiyoruz” dediler ilk 6 ay kendi özel ekibimi finanse ettim. Kısa sürede “en çok izlenen” olunca mecburen ödeme yapmaya başladılar ve bu para olduğu gibi “yönetmen, yönetmen yardımcısı, stüdyo şefi, editör, prompter yazıcı, ışıkçı, sesçi,resim seçiciden oluşan” ekibime gitti, ben para almadım.

“Ekibimi kadroya almak” konusunda ısrarına rağmen bu da bağımsızlığımızı koruma adına kabul edilmedi.

Konuklarımızın uçak ve taksi paralarını, kanaldaki ikramlarımızı bile ben ödedim.

Bize “sözleşme yenilemeyeceğini” bildirdiğinde 1 Kasım seçim öncesiydi ve izleyicinin her yerde  baskısı altındaydık, soruyorlardı. Eğer söz ettiği onur mevcutsa hemen onur kırıcı twit göstersin, yoksa yalanı bıraksın.

Hatırlı kişiler dediği, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile Sayın Haluk Koç idi.

Elbette Halk TV “bir şahsın çiftliği” olamayacağına ve “bu partiye yakın kişiler yönetiyor” dendiğine göre en büyük izleyici kitlesine sahip tartışma programının, ülke için hayati önemdeki bir seçim öncesi sebepsiz olarak “kanalda yer almadığını” onlara bildirmek gerekirdi, bunu yaptık.

AĞDA REKLAMI

Sesini duyuramamaktan şikayetçi olan muhalefet partilerini milyonlarca izleyiciye dinleten bir programı göz ardı ederlerse sonuçtan da şikayet etmemeleri gerekir çünkü. 

-“Kimse bu ekranda kimseye hakaret etme şansına sahip değil, daha önce çalıştıkları kanallarda bunu yapabilmişler mi? Yapsalardı şu anda işsiz olmazlardı” cümlesine bakalım.

1- Öyle saçma ki “demek daha önceki kanallarda hakaret etselerdi, işsiz olmazlardı” anlamı çıkıyor. Karıştırıvermiş.

Kendisini hemen programımda yapılmış, bize ait veya “milyonda bir olmuşsa” itiraz edilmemiş hakaret göstermeye, yalanını kanıtlamaya davet ediyorum. Ama cımbızla çekmeyecek, devamını da duyuracak.

2-Kanalın sahibine yağcılık yapacağım diye çırpınmasa şu anda kendisi “yetersizlik nedeniyle” işsiz olurdu. Çok şükür biz “şampiyon” konumunda “ARA VERDİK”.

Bu arada, bana Sözcü gazetesinin sahibi Sayın Burak Akbay’dan 3 yıl önce, henüz Vatan’dayken teklif geldiğini, görüşmemiz sırasında haberin internet sitelerine düşmesi nedeniyle bunu köşemde de yazdığımı, Sözcü’nün büyük başarısını, çoğunu ilgiyle okuduğum yazarlarını çok takdir etmeme rağmen; kurucu ekibinde olduğum Vatan’ı sıkıntılı bir dönemde bırakmamak için ve “çizgisinin benim çizgime göre daha sert olması ve bunun özellikle Her Açıdan’ı etkileyebileceği” düşüncesiyle teklifi kabul etmediğimi de söyleyeyim.

Bir başka TV kanalından gelen ve “istediğiniz her şeyi kabul etmeye hazırız” şeklinde yapılan teklifi de yine “programın tarafsızlığını korumak” nedeniyle reddettik.

3- Yazısında söz ettiği gazetecilerin “işsiz” olması ile kendisinin sadece “kıl dökücü ve çamaşır ipi reklamı alabilmesi”nin nedeni aynıdır. Ama bunu görmek için bile asgari bir zeka gerekir.

4- Sadece “hakaret ettiğimizle ilgili yalanı” ve porno yazı başlığı bile onu yargı karşısına çıkarmaya yeter. Ne kendisi, ne de bir başkası 8 yıllık “Her Açıdan” geçmişinde tek bir hakarete, açılmış tek bir davaya rastlayamazlar. Ben gazeteci ilke ve sınırlarını dikkatle korurum, canlı yayın olması nedeniyle bir başkası yapacak olursa derhal keserim. Ama Metin Feyzioğlu’nun “hırsını bizden çıkardığı” programda söylediğine göre “Halk TV’de kendisine ve hatta ailesine sövülmüş”, bunu açıklasın önce…

-Yılmaz Özdil, Soner Yalçın gibi değerli gazetecileri ekrana çıkarmamak da ancak kendisinden beklenecek bir davranıştır. Hiç açıklama bulmaya çalışmasın, “Soner Yalçın’ı davet etmememiz için” bize de söyledi ama bu konularda “bana müdahale edilemeyeceğini” iyi biliyorlardı. Nitekim Sayın Yalçın’ı sık sık aramış, davet etmişimdir. Aynen Yılmaz Özdil’i aradığım gibi.

Yılmaz Özdil için söylediği cümleye bakın; “Bir zamanlar gündemimiz onunla örtüşüyordu, kendisini konuk alıyorduk”… Özdil kadar iyi bir gazeteciyi konuk almak için gündeminin örtüşmesi mi beklenir? Yaptığına mazeret aradıkça batmış.

- Beni kanala Uğur Dündar’ın önerdiğini, onunla bile rekabete girdiğim, sürtüşme yaşadığım benzeri ifadeleri de diğerleri gibi yalan.

Uğur Dündar’la rekabet veya sürtüşme yaşamam için hiçbir neden yok ve yaşanmadı. Uğur Bey benden çok kıdemli bir gazetecidir, yıllar süren çalışmalarına saygım var. Bununla birlikte sözel veya görsel medyada onunla veya bir başka meslektaşımla “rekabet” yapmamı gerektirecek bir durumun olmadığı sanıyorum ortadadır.

Halk TV’ye beni önerdi mi bilemem ama Uğur Dündar gazetemden çıkarıldığım hafta beni Halk TV’de başlamış olan programına davet etti, hatta iyi reyting yapacağını konuştuklarını ve “Şaban Sevinç’ten önce davrandığını” söylediğini hatırlıyorum.

ÖZEL KANALLAR DEHŞETTE!

Hükümet tarafından medyaya yapılan aşırı siyasi baskılar konusunda güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Biz stüdyodayken Halk TV Haber Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün önce beni beklemekte olan kızıma “Onu ikna etmeliyiz” demiş, sonra dışarı çıktığımda bana “Mutlaka Halk TV’de program yapmam gerektiğini, beni buna razı edeceğini” söyledi.

Sonraki günlerde teklif Şaban Sevinç tarafından da tekrarlandı, ben de “ortada gidecek kanal kalmadığını” da düşünerek izleyicimle kısa sürede buluşmak için kabul ettim. Yani beni düşünen ve ikna eden kişi Hakan Aygün’dür.

Kaldı ki bu ilk “Halk TV teklifi” de değildi, birkaç yıl önce bazı milletvekilleri bu teklifi yapmıştı ve ben “partiye yakın olması nedeniyle” kabul etmemiştim.

Uğur Dündar konusunda söylediği yalanlara tek dayanak; “Arena”nın bir hafta sonraki programının görüntülü tanıtımını “Arena yayınladığı akşamdan başlayarak ve neredeyse 5 dakikada bir” vermeye başladıkları halde bizimkini bir gün önce bile nadiren göstermelerine, eşitsizliğe olan tepkimizdi.

Örneğin Soma faciasında hemen ekip olarak Soma’ya gidip çekim yapmamıza rağmen bizim yol paralarımızı bile vermeyip yalnız bıraktıktan sonra, Arena için tüm organizasyonu kendilerinin ayarlamasına olan tepkimizdi.

Bir yönetimin programcılara “arkadaşlık ilişkilerine göre farklı davranışı” profesyonel alanlarda haklı bir tepki görür ve bu “kişisel” alınamaz. Kullandığı kasıtlı cümlelerle insanları birbirine düşürmeye çalışması da ayrı bir ağlanacak tablo!

HERKES SUSMUŞTU!

Bu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan “Özel TV kanallarına baskı yapılmaması gerektiğinden” söz ediyor. Yıllar öncesinden başlayarak baskının tavanı yapıldı, “herkesin sustuğu günlerde gerçekleri açıkça konuşmaktan çekinmeyen program” olmamız nedeniyle ben ilk mağdurlardan oldum, aynı baskılar dehşet şekilde artarak sürüyor. Bugün bu yazıyı yazmak zorunda bırakılmam ve karşılaştığım ezik saldırıları da “sürmekte olan baskı ve özel kanalların KORKUSU” nedeniyledir.

Eğer özel TV kanalları TRT’den beter şekilde korkuya kapılmasa ve ilk günden baskılara karşı topluca tavır alsalardı, bugün “bir zamanlar yollarda beraber yürüdükleri” kanallar bile Digitürk’ten, Türksat’tan çıkarılıyor ve polis baskınlarına uğruyor olmazdı. Türkiye bu üzücü günleri yaşamazdı. Bizler de “normal şartlarda yanımıza desturla yanaşacak” isimlerin bu çirkin saldırılarına uğramazdık.

“KENDİNE AŞIK” MESELESİ

Şaban isimli şahıs bizler için “bu kişiler kendine çok aşık, çok önemsiyor” filan da demiş. Arkadaş bu işler aşkla meşkle değil, zeka, birikim, izleyicinin sevgisi, haber-yorum yeteneği ve başka özelliklerle ilgilidir. “Kendine aşk”, adı üstünde “kendini” ilgilendirir, sana ne?

Hem “bizde baskı olmaz” deyip hem de “istedikleri gibi yorum yapamazlar” saçmalığını da kimse yutmaz. Enver Aysever gibi başarılı bir televizyon yorumcusu için “reytingleri yerlerde süründüğü için programını bitirdim” diyerek geleceğiyle oynayamazsın. Konu yerlerde sürünmekse önce kendi programından başlayıp birçok programını uzun süre önce kaldırman gerekirdi.

O nedenle “kendine aşk”ı boşver de hiç değilse kendine biraz saygın olsun. Röportajlarda böyle bülbül gibi şakıyanlara “hadi teke tek karşıma çık da orada şakı” diye düelloya çağırdığımızda kaçıyor, onun için çok konuşmayın. Konuşuyorsanız buyrun karşımıza ekran konuşsun!

SÜHEYL BATUM’A HAKARET

Bu kanalda kimseye hakaret edilmez derken hakaretin, saygısızlığın zirvesine çıkan kişi Türkiye’nin en iyi anayasa hukukçularından biri ve CHP eski Milletvekili olan Prof Dr. Süheyl Batum’a da hakaret etmeyi unutmamış.

Bunu yapabilmesinin nedeni Sayın Batum’un CHP Genel Başkanı ile görüş ayrılığı nedeniyle sürtüşme yaşamasıdır. Yayıncı olarak kendisini ilgilendirmemesi gereken konuda kraldan çok kralcı kesilerek Süheyl Batum’un kanala çıkmasını engellemiş, yönetmenimiz “hukukçu kimliğiyle çağırıyoruz” demesine rağmen “çıkarmamanızı istiyoruz”demiştir.

Bizde asla böyle kıstaslar olmayacağından yönetmenim bana iletmemiş bile, her zamanki gibi onu konuk ettik.

Fakat Süheyl Bey’in geçenlerde “Bu nedenle benim partililer tarafından sorguya çekildiğimi” söylemesi üzerine kendisini aradım. Nedeni; o gün kanalda gördüğü birinin “kendisi için parti tarafından özel olarak gönderildiğini düşünmesi” imiş.

Ben görmediğim için bilemiyorum.

Kısacası; beni program konuğumla ya da konuşmamla ilgili hiçbir partili veya yönetici sorguya filan çekemez.

Bu yazıyı yazmak zorunda bırakıldığım için sıkıntı duydum. 2 gün yazmak istemedim ve kendimle mücadele ettim. Öyle çok yalan ve saçmalık var ki cevaplamak imkansız. Şunu söyleyeyim, bir daha konuşmalarına beni ve programımı dahil ettiği anda “partisinin milletvekillerinden yıllar önce dinlediğim ve anlatmadığım” bazı konuları açıklarım, o kanalın başında oturamayacak sorumluluk başına sarılır.

“Ekran benim, siteler röportajlar benim, istediğim gibi öterim” demesin yani!

NOT: Kanal ve şahısla ilgili söylediklerimin her kelimesine bütün ekibim şahittir.

Ruhat Mengi