\"Bu sevgi nereden kaynaklanıyor?\"

\"Bu sevgi nereden kaynaklanıyor?\"
Güncelleme:

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, son günlerde hükümete yakın medyanın Cem Uzan'a olan ilgisini yazdı. Bu ilginin ardında iki gerekçe varmış. Bakın bu gerekçeler neymiş?

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN YAZISI:

Dinle ey korkak Türk zengini oğlum Ertuğrul sen de dinle

SEN...
Ey korkak Türk burjuvazisi...

* * *

Burjuva olmayı, tablo satışlarında fiyat arttırmak için bayrak kaldırmaktan ibaret sanan müzayede burjuvazisi...
Ülkesi, felaketle bitecek bir amok koşusu yaparken, sesini çıkarmayan, "Bana dokunmayan yılan" sükutunu, zekâ marketingi, korkaklığı, modern kapitalizmin en zeki iş stratejisi sanan tuzu kuru arkadaş...
Sen...

* * *

Dur, yalnız değilsin...
Ben de varım... Bizler... Hepimiz...

* * *

-Dersimiz "Demokrasi ve Korkaklık..."
-Dersi veren, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi, emeritus profesör Faruk Birtek...
Geçen pazar Hürriyet Kelebek'te İzzet Çapa'ya konuştu ve şimdi tekrarlayacağım şu sözleri söyledi.

* * *

Dinle bu sözleri ve düşün.
Kaybedecek neyin var... Neyimiz var...
Bir demokrasimiz var...
Kurumlarıyla işleyen, herkesin hesap verebileceği, Cumhurbaşkanı'nın herkesin Cumhurbaşkanı olacağı, parlamentosunun herkesi temsil edeceği, hepimizin ülkemize korkuyla ve baskıyla değil, saygı ve sevgiyle bağlanabileceği bir ülke...
21'inci yüzyıl için çok büyük bir şey mi istediğimiz...

* * *

Ya torunlarımız, çocuklarımız? Onlara ne bırakacağız...
Sadece bol bol harcayacakları para mı...
Ya da aile sırrı olarak saklanacak bir korkaklık...
Veya çok geç itiraf edilecek
bir utanç mı...
Ya da, en azından, "Ben demiştim" diyebilecek onurlu bir ses...

* * *

Gün işte bunları düşünme günü...
Bülent Arınç'ın dediği gibi... "Kötü bir rüyadan uyanma sabahı..."
Onu da inşallah 2 Kasım sabahı yapacağız...

Faruk Birtek: Hürriyet'e yapılan vandalizm Ahmet Hakan'a yapılan eşkıyalıktır

Hep konuşuyoruz da despotluk dediğimiz şu şeyin anlamı ne

-Faruk hocam, despotluk
nedir?
-Despotluk, antik Yunan'da kullanılan bir kavram.
Tek elden ve denetlenmeyen bir yönetim biçimini ifade ediyor.
-Peki hocam bizde despotluk var mı?
"Allah aşkına, eski Yunan'daki despotluk bile bu ülkede bize nüfuz ettiği şekilde yaşanmadı."
-Nereden çıkarıyorsunuz bunu?
-Rejim, telefonlarımıza, bilgisayarlarımıza, evlerimize istediği gibi müdahale edebiliyorsa, konu tartışmaya kapanmıştır.
Üstüne bir de polise "makul" sebepten her şeyi yapabilme yetkisi verilmişse, artık bu, sözün bittiği yerde olduğumuzun göstergesidir.


Korkmak mı, buyursunlar gelsinler birlikte eğleniriz

FARUK Birtek hoca 5 yıl önce kendini "Ben korkak modernim" diye tarif ediyordu.
Bugün de korkuyor mu? İşte cevabı: "Korkacak ne kaldı ki? Korkunun var olabilmesi için, onların gerçekleşebilme ihtimalini hissetmek lazım. Başına atom bombası atılan korkar mı? Hayır! Ancak üzerimize düşme ihtimalinden korkarız. Bu korku için çok geç, çünkü o bomba atıldı.
Mantığın bittiği yerde, korkuların da bir önemi kalmaz. Bu saatten sonra istedikleri gibi buyursunlar gelsinler. Birlikte eğleniriz."


Emeritus profesörlük öyle bir unvan ki

"EMEKLİLİK yaşına gelmiş ancak bilgisi, birikimi, uluslararası saygınlığı ve ilişkileri ile hem akademisyen hem de öğrencilerine yol göstermesi bir kazanım olacak hoca..."


Denize düşen hangisi denizdeki yılan hangisi

BİR zamanlar bugünün Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Allahsız" diye bağırıp yurtdışına kaçan Cem Uzan, bugünlerde "havuz medyasının" en muteber ismi. Adamı neredeyse anchorman yapacaklar.
Havuz hanedanındaki bu Aydın Doğan düşmanlığını nasıl yorumlayacağız?
BİR: "Düşmanımın düşmanı, bana 'Allahsız' dese bile dostumdur..."
İKİ: "Denize düşen yılana sarılır..."
Peki bu aile fotoğrafında, kim kime sarılıyor, kim denize düşmüş, kim yılan?
Arkadaş ben bu topa girmem.
Ona da kendi aralarında karar versinler...

Kundakçı misafir ev sahibini yakar

CEM Uzan denen arkadaş, bankasını babasının kasası gibi kullanıp, soymuş soğana çevirmiş.
On binlerce garibanı, emekliyi perişan etmiş, ocaklarını söndürmüş.
Devleti deniz, kendini domuz sayıp yemiş, söğüşlemiş, yağmalamış...
Sonra gidip Fransa'ya sığınmış ve şimdi hiç utanmadan oradan insanlara iftiralar atıyor, şantajlar yapıyor. Resmen suç işliyor.
Benim bildiğim Fransa, demokrasinin ülkesidir. Hukukun, adaletin, insan haklarının ülkesidir. Eminim, ülkesinde zoraki misafir ettiği bir insandan da bu değerlere saygılı davranmasını ister. Benim bildiğim Fransa, ona, insanlara hakaret etme, iftira atma, şantaj yapma, tehdit etme, suç işleme muafiyeti ve imtiyazı vermemiştir.
Kundakçı misafir, ev sahibinin evini ve değerlerini yakmaya kalkarsa...
Sığınma hakkı veren devletin, deporte etme hakkı da vardır.


Sana soruyorum ey vicdanlı Müslüman, bu fotoğrafı görünce ne hissettin

Araca bağlanarak sürüklenen bir insan... İşte o fotoğraf pazar günümüzü alıp götürdü...
1990'lı yılların "dışkı yedirme" olayından bile büyük. Ne yapacağız bu fotoğrafa, bu görüntülere bakıp...
"Bize terörist derler" diye korkup sessizce seyredecek miyiz...
En azından birilerine şunu sormayacak mıyız: "Arkadaş bunu bir İsrail görevlisi, bir Filistinliye yapsaydı ne derdin..."
Ayaklarından sürüklenen o insan Myanmar'ın mazlum bir Müslüman'ı olsaydı ne yapardın...
"Düşün kendi kendine.
İster PKK'lı olsun ister olmasın.
Yapılır mı böyle bir şey?
Hadi vazgeçtim Türkünü, Kürtünü,bir insan bir insana yapar mı bunu?
O yüzden diyorum. Kim yaptıysa bunu yapışmalıyız birlikte yakasına.
Unutmayalım, savaşta bile yapılmayacak şeyler var."