Doğu-Batı ayrışması post seküler bağlamda ele alındı

Doğu-Batı ayrışması post seküler bağlamda ele alındı
Güncelleme:

Çalıştayın çerçevesini çizen Prof. Dr. Nilüfer Göle, doğu-batı ayrışmasına ilişkin önemli tespitlerde bulundu.

Süleyman Şah Üniversitesi tarafından düzenlenen “Post-Seküler Bağlamda Doğu-Batı Tartışması” başlıklı düşünce atölyesi Prof. Dr. Nilüfer GÖLE’nin oturum başkanlığında gerçekleştirildi.

Post sekülerliğin ele alındığı düşünce atölyesi 2 oturum halinde düzenlendi. Programın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Nilüfer GÖLE doğu-batı ayrışmasına ilişkin önemli tespitlerde bulunurken Yrd. Doç. Dr. Ateş ALTINORDU, Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ, Doç. Dr. Cengiz AKTAR, Prof. Dr. Ruhi AYANGİL, Prof. Dr. Adnan ASLAN, Yrd. Doç. Dr. Elder HASANOĞLU ve Prof. Dr. Uğur KÖMEÇOĞLU da sunumlarıyla aktif bir düşünce ortamının oluşmasına katkı sağladılar. 

Çalıştayda  Post-modern yapı sökümcülüğün Batıya kendi içerisinden bir modernite (öz)eleştirisi imkânı sunmasının yanında, Doğu’dan da temel olarak Batı’ya iki eleştiri geldiğini ifade eden Prof. Dr. Nilüfer Göle, sömürgecilik sonrası Hindistan merkezli madûniyet çalışmaları Batı merkezli modernizmin sömürgecilik özelinde eleştirisinin ilk ayağını oluşturduğunu ve Türkiye’de gözlenen sekülerizm kritiklerinin Batı modernleşmesine getirilen bir diğer eleştiri olduğu vurgulandı. Maduniyet çalışmalarının aksine Türkiye’deki post-seküler çalışmalar Batı ile ayrışmayı değil, iki kültürün birlikte birbirlerini nasıl etkilediği üzerine yoğunlaştığı belirtilirken bu bağlamda Nilüfer Göle Avrupalı Müslümanların Avrupa kültürünü helal gıda ve mimari gibi örnekler üzerinden nasıl etkilediğini ve değiştirdiğini gösterdi. 

Belli zamanlarda çok sesli metotların oluşumuna birlikte katkının belirli bir zaman sonra kopuşa, zaafa uğradığını ve değiştikçe ayrışmalar olduğunu ancak bunun o kadar doğal karşılanmadığını ifade eden Prof. Dr. Nilüfer Göle, “Orada iktidar ilişkilerinin tanımı değişiyor. Buna örnek olarak Bosnalıları verebiliriz. İç savaş sonrası kendilerini Avrupalı olarak gören Bosnalılar, Avrupalılıktan uzaklaştırıldıklarını ve uzaklaştıklarını görüyorlar. Daha az Avrupalı görüldüklerini hissediyorlar”dedi.

Çalıştayda gerçekleştirilen oturumlarda Prof. Dr. Ruhi Ayangil Yahudi Müziğinin Osmanlı-Türk müziğine etkisini örneklerken, Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç ise Muhyiddin İbn-i Arabi’nin Batı’ya etkisi üzerine değerlendirmelerde bulundu. 

Yrd. Doç. Dr. Eldar Hasanooğlu, Musevilik ve İslam arasındaki akidevi benzerlikler ve etkileşimleri anlatırken Yahudilerin dine uygun gıda anlayışına ilişkin soruları cevaplandırdı.

Prof. Dr. Adnan Aslan da kelam ilminin gelenekselci kolunun diyalog ve dil açısından yetersiz kalmasını eleştirdi ve diyalojizmin önemine vurgu yaptı. 

Post-seküler bağlamda ise Yrd. Doç. Dr. Ateş Altınordu, Gezi parkında yaşananlardan yola çıkarak dindar ve seküler kesimin arasındaki ayrışmanın post-seküler bağlamda nasıl kapanmaya yüz tuttuğunu tartıştı. 

Prof. Dr.Uğur Kömeçoğlu ise Nilüfer Göle’nin Derrida üzeriden nasıl okunabileceğine dikkat çekti ve önem arzeden benzerlikler ve ayrışmalar üzerinde durdu.