Ekrem Dumanlı yandaş medyaya seslendi: Altından kalkamazsınız

Ekrem Dumanlı yandaş medyaya seslendi: Altından kalkamazsınız
Güncelleme:

Üzülerek belirtmek zorundayım ki muhafazakâr kesimde gazeteciliğin teorik arka planına kafa yorulmadı. Haber nedir, haber nakledilirken nelere riayet edilir, haber-yorum farkı niçin gereklidir gibi sorulara cevap aranmadı.

Altından kalkamazsınız
İhtiras ve hasedi yüzünden yapayalnız kalmış ve çöllere düşmüş biri, kumların içinde bir lamba bulur.

Bir cin çıkar lambanın içinden “Dile benden ne dilersen!” der ve hemen ikazını yapar: “Aman dikkat et ben kötü bir cinim.”  Kendi kıskançlığının tutsağı olan adam umursamaz o ikazı. “Ben falandan nefret ediyorum, bir daha gözüm görmesin onu.” deyiverir. Cin derhal harekete geçer ve adamın gözlerini kör eder. Yanlış birinden akıl aldığını anlamıştır ama iş işten geçmiştir. “Yandaş”ın akıbeti de bu. Rehber edindiği medya modeli onu kör etti, kendi nefretinin altında ezilip zalim bir canavara dönüştü.

Üzülerek belirtmek zorundayım ki muhafazakâr kesimde gazeteciliğin teorik arka planına kafa yorulmadı. Haber nedir, haber nakledilirken nelere riayet edilir, haber-yorum farkı niçin gereklidir gibi sorulara cevap aranmadı. Bu nedenle kendisini “muhafazakâr, Müslüman, İslamcı” sayan medyanın üstündeki eğreti boyayı kazısanız altından o bildik baskıcı yaklaşımlar çıkar. Her mesleğin ruhu, ona dair teorik tartışmalar ve alınan pozisyonlar sayesinde bir beden bulur. Siz, kendinize uygun bir ruhla hadiseye yaklaşmaz, özentilere saplanırsanız dinî-millî-ideolojik kimliğiniz palavraya; çıkardığınız gazete de paçavraya dönüşür. “Yandaş medya”nın başına gelen de budur!

Siz kendiniz olamayınca başkasının paltosuna saklanmak zorunda kalırsınız ve bir zamanlar mağduru olduğunuz mezalimi herkese reva görürsünüz. Ne yazık ki “yandaş medya” mutant bir varlığa dönüştü. Onlara sorarsanız hâlâ “dindar”, “muhafazakâr”, “İslamcı”; ama yayınlarına bakarsanız eski medyada şikâyet edegeldikleri yalan, iftira, karalama gibi bütün arızalar kendilerinde mevcut.

Şimdilerde eskilere dair en riskli metodu  rehber edinmiş görünüyorlar: Hedef gösterme. Eski medya düzeni “eski Türkiye”nin doğurduğu anomali bir varlıktı ve her an bir canavara dönüşerek insanların hayatını karartırdı. Şimdiki de “eski Türkiye”nin ürünüdür; bakmayın “yeni Türkiye” diye allanıp pullandığına.

Neydi eski sistem? İstemedikleri bir kişiyi ya da bir grubu yalan ve kara propagandayla hedef tahtasına oturturlardı. Sonra o insanların itibarı sarsılır ve ardından “vur” emri verilirdi. Zavallı tetikçilerin (!) mazereti hep bir kenarda bekletilirdi. “Milli hislerine yenik düşen gençler” ya da “milli duyguları rencide olan kimselerden” bahsedilirdi. Güdümlü  medya vasıtasıyla  “düşman” haline getirilen kişilerin hemen hepsinin alnına “hain”, “casus”, “örgüt mensubu” gibi yaftalar yapıştırılırdı. Yine garip bir benzeşmedir ki medyanın hedef tahtasına koyduğu kişilerle ilgili ülkenin güvenlik birimleri (MİT, Emniyet, askeriye) devreye girer, “hainlerin” bertaraf edilmesi için kanun dışı işler yapılırdı.,

YAZININ DEVAMI