\"Gazetecilik bulanık bir nehir gibi...\"

\"Gazetecilik bulanık bir nehir gibi...\"
Güncelleme:

Vatan yazarı Sanem Altan gazeteci bir aileden geliyor malum. Çevresinde hep duayen isimler vardı. Altan ailesinin son nesil gazeteci temsilcisi mesleğimiz ile ilgili çarpıcı bir yazıya imza attı. İşte o yazı:

Benim çocukluğum gazetelerde,  gazetecilerin arasında geçti...Çocukluk hayallerimin münzevi kralları romancılardı her zaman ama yiğit şövalyeleri de gazetecilerdi...

Daktilo tıkırtıları, teleks homurtuları  vardı o yıllarda...

Her an birinin elinde uçuşan bir kağıtla büyük bir haberi birilerine duyurmak için koştuğu, gergin, gürültülü ama benim için her zaman çekici olan binalardı gazeteler...

***

Hürriyet gazetesinin Cağaloğlu’ndaki binasında gazeteci olmaya karar verdim ben...

Çok orijinal bir karar değil biliyorum  ama bunu gerçekten oraya gittiğim her seferinde iliklerime kadar hissederdim...

Gece muhabirlerinden genel yayın  yönetmenlerine kadar geniş bir hiyerarşik yelpazenin bütün renklerini tanıdım, onlarla sohbet ettim.

Babam oralardan geçiyordu çünkü, ben de onu ziyaret etmeyi seviyordum...

Onları izlemeye bayılırdım...

Binlerce yazı, binlerce haber yazıldı  yanımda...

Hayran olunacak insanlar da gördüm,  yolunu kaybetmişlere de rastladım, tiksindiklerim de oldu...

Yine de gazeteci olmak istedim.

***

Ama yıllar geçtikçe çocukluk aşkım coşkusunu yitirdi.

O binaları sevmemeye, gazetecilerden  hoşlanmamaya başladım...

Dürüst insanlar çoktu aralarında  ama dürüst olmayanlar daha çoktu. Dürüstlükten uzak olanların kalabalığında gazetecilik ışıltısını kaybediyordu...

Eskilerin anlatımıyla Babıali,  son 20 senede medya, büyük ve bulanık bir nehir gibi, kendi girdapları, anaforları ve pislikleriyle yıllardan beri akıp duruyor bu ülkede aslında...

Hiç temizlenme ve yenilenme ihtiyacı  duymadan üstelik…

Çünkü herkesin, çünkü çoğumuzun,  çünkü hepimizin gözü sadece kendi egomuzun o bulanık nehre yansıyan yalancı aksine takılı...

Sadece kendimizi seyrettiğimiz için nehrin sonu nereye akıyor, bizden önce bu nehirden kimler geçmiş, geçenlerin sonları  ne olmuş merak bile etmiyoruz...

***

İnsanın geçtiği yoldan, kendinden önce  kimler geçmiş, neler yaşamış diye merak etmemesi yaptığı işi aslında hiç sevmediğini  düşündürüyor bana.

Belki de o yüzden gazeteciler yani  biz yaptığı işi sevmeyen ama o işten dolayı kendini mühim bulan insanlar grubu gibiyiz…

Giderek de felaket bir hal alıyoruz doğrusu...