Hilal Kaplan'a sert çıktı: Akıl veya Ahlak sefaleti

Hilal Kaplan'a sert çıktı: Akıl veya Ahlak sefaleti
Güncelleme:

Hilal Kaplan'a sert çıktı: Akıl veya Ahlak sefaleti

HİLAL KAPLAN'A SERT ÇIKTI: AKIL VEYA AHLAK SEFALETİ

"Durup düşünüyoruz ve bir türlü, “Bu dava paralele sığmaz” manşetinin neresinin sert olduğunu bir türlü anlayamıyoruz? Anladığımız, bizlerin aksine Hilal Kaplan’ın bu davanın Paralel’e sığacağını düşündüğü…"

Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan'ın Dink cinayeti ile ilgili kaleme aldığı 'Dink cinayetinin aydınlatılmasını istiyor muyum?' yazısına tepki gösteren Agos gazetesi yazarı Rober Koptaş, Kaplan için "Türkiye meselelerine vicdanı ve aklı doğrultusunda yaklaşmaya çalışan bir Müslüman mütefekkir olma yolundan dönüp, her hal ve şartta Tayyip Erdoğan iktidarını savunmayı amentü belleyen bir köşe sahibi" ifadelerini kullandı.

İşte, Koptaş'ın yazısının dikkat çeken bazı bölümleri:

KAPLAN İÇİN ÖNEMLİ OLAN, DAVANI SİYASİ İKTİDAR İÇİN NE ANLAMA GELDİĞİ

Kaplan şöyle yazıyor: “Agos, ‘Bu dava ‘Ergenekon’a sığmaz’ başlığını iki kez manşete çekmiş olsaydı da aynı eleştiriyi yapardım. Tek fark bu sefer eleştirim muhtemelen o kadar garipsenmezdi. İşte bu aradaki fark üzerine düşünmemiz gerekiyor.”

Pekâlâ, gelin bu fark ve bu ihtimal üzerine biraz düşünelim.

Evet, Agos, “Bu dava Ergenekon’a sığmaz” manşetini atmadı, çünkü AK Parti  iktidarı döneminde açılan Ergenekon davası, Dink cinayetiyle doğrudan ya da dolaylı ilişkisi olan pek çok ismi de içerdiği halde, yine bu iktidar döneminde ısrarla Dink cinayetiyle bağlantılandırılmadı.

Hilal Kaplan bunun sorumluluğunu tek başına Cemaatçi polislere yüklemeyi tercih ediyor; ama seçimle iş başına gelen görevliler polisler değil siyasiler olduğuna göre, biz Hilal Kaplan’dan farklı olarak, bu tercihin sorumluluğunu AK Parti iktidarına ‘da’ kesiyoruz.

Eğer bugün yaşananın tersi olsaydı ve Dink cinayeti ‘sadece’ Ergenekon örgütünün bir işi olarak sunulmaya çalışılsaydı, yapacağımız iş herhalde yine “Bu dava Ergenekon’a sığmaz” manşetini atmak olurdu. O zaman Hilal Hanım, tıpkı bugün yaptığı gibi, Agos’u cinayetin aydınlatılmasını istememekle, Ergenekoncuları savunmakla suçlardı; bizse bugünküleri garipsemediğimiz gibi, o günkü suçlamalarını da garipsemezdik.

Garipsemezdik, çünkü burada birbirinden farkı çok aşikâr iki ayrı tutum var: Biz, Dink cinayeti davasının herhangi bir siyasi kavganın malzemesi yapılmasını, araçsallaştırılmasını istemeyen, buna razı gelmeyen ve gelmeyecek olanlarız.

Hilal Kaplan için öncelikli olansa, bu davanın siyasi iktidar için ne anlama geldiği… Dün Ergenekon, bugün Cemaat, yarın başka bir hasım, bir farklılık arz etmeyecekti ona göre. Davanın siyasi iktidarın kullanım değeri gördüğü kısmına dair bir şüphe ifade ettiniz mi, Hilal Kaplan, tıpkı bugün yaptığı gibi, hemen karşınıza dikilecekti.

Kaplan’da bu tutumun izleri o kadar aşikâr ki, son iki yazısında Dink cinayetine ilişkin Başbakanlık Teftiş Kurulu raporundan ve o raporun ne kadar olumlu olduğundan söz ettiği halde, bu raporun sonrasında ne işe yaradığını, o rapor doğrultusunda, misal, hangi yetkiliye yaptırım uygulandığını, ya da bugün her şeyin sorumlusu olarak gösterilen Cemaat’in o raporda tek bir kelimeyle olsun anılıp anılmadığını sorgulamıyor.

Aynı şekilde, bu siyasi konjonktüre göre tavır alma hali o kadar hassas dengeler üzerine kurulu ki, Başbakanlığın üstü olan makamın, devletin zirvesinin, konuyla ilgili çok daha kapsamlı araştırmasının ürünü olan Devlet Denetleme Kurulu raporu, sırf Kurul’u harekete geçiren Abdullah Gül olduğu için, Hilal Kaplan’ın yazılarında zikredilmeye değer bulunmuyor. Çünkü, malum, bugünlerde Abdullah Gül’ün hazırlattığı bir rapordan bahsetmek, devletin bugünkü zirvesini kızdıracağından, pek de revaçta değil!

Hilal Kaplan, yine iki yazıdır, Başbakanlığı döneminde Erdoğan’ın, MİT görevlilerinin dava kapsamında ifade vermesi kararına imza attığını da hatırlatıyor bizlere. Bu yüzden herhalde Erdoğan’a minnet duymamız gerektiğini ima ediyor. Hiçbir cinayetin Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacağı vaadini hayata geçirmiş bir Erdoğan’a minnet borçlu olmayı gerçekten de isterdik; ama ne yazık ki, o görevlilerin hiçbir şekilde yargı önüne çıkarılmadığını, cezasız kaldığını görmezden gelemiyoruz. Kaldı ki, Erdoğan’ın MİT’in başına atadığı Hakan Fidan döneminde, kurumun arşivinde Dink’le ilgili hiçbir bilgi, belge olmadığının ilan edildiğini de unutamıyoruz bir türlü. 

HER ŞARTTA ERDOĞAN İKTİDARINI SAVUNMAYI AMENTÜ BELLEYEN KÖŞE SAHİBİ

Yazıdan öğreniyoruz ki, Hilal Kaplan, “Geziciler, 19 Ocak’ları Hrant Dink gibi tüm Türkiye’yi kucaklayan bir biçimden çıkardığı için” son iki yıl dışında tüm 19 Ocak’larda Agos’un önündeymiş. Ben, sekiz yıldır 19 Ocak anmalarında taşınan pankartlarda, atılan sloganlarda belirgin bir değişim gözlemlemedim. Son iki yıldır farkı yaratan, 19 Ocak’larda Gezi Parkı’nı yüzlerce polis ve onlarca tomayla ‘korumaya’ alan hükümet ve yarattığı iklimdi. Demek Hilal Hanım son iki yılda bundan başka bir değişim de görmüş ve anma toplantılarına katılmamış. Bu değişim, kanımca, anma gününün içeriğinden değil, Hilal Hanım’ın, Türkiye meselelerine vicdanı ve aklı doğrultusunda yaklaşmaya çalışan bir Müslüman mütefekkir olma yolundan dönüp, her hal ve şartta Tayyip Erdoğan iktidarını savunmayı amentü belleyen bir köşe sahibine dönüşmesinden kaynaklanıyor.

AKIL VEYA AHLAK SEFALETİ

Hilal Kaplan, “Agos, Dink cinayeti davasında nihayet kamu görevlilerinin soruşturulduğu ve dolayısıyla en hızlı ilerlemenin sağlandığı şu son bir yıl içinde, iki manşet üst üste en sert muhalefetini yapıyorsa, tekrar durup düşünmeli diye inanıyorum” diye yazmış. Durup düşünüyoruz ve bir türlü, “Bu dava paralele sığmaz” manşetinin neresinin sert olduğunu bir türlü anlayamıyoruz? Anladığımız, bizlerin aksine Hilal Kaplan’ın bu davanın Paralel’e sığacağını düşündüğü… Bu durumda, Kaplan, Veli Küçük’lerin, Kerinçsiz’lerin, Tekin’lerin, Öz’lerin, Güler’lerin, Cerrah’ların, Dink’i Valilik’te tehdit eden MİT’çilerin, ona Agos’un önünde “Artık hedefimizsin!” diye bağıran ülkücülerin ya tümden masum ya da tümden Paralel’ci olduğuna inanıyor demektir. Söylemeye bile gerek yok ama her iki ihtimal de bir akıl veya ahlak sefaletine işaret eder.