Ilıcak önce usulsüz dinleme iddialarını yazdı sonra konuyu Davutoğlu'na getirdi

Ilıcak önce usulsüz dinleme iddialarını yazdı sonra konuyu Davutoğlu'na getirdi
Güncelleme:

Nazlı Ilıcak, gündemde olan usulsüz dinleme iddialarını ve Ali Fuat Yılmazer'i yazdı, yazısınnı sonunda ise Davutoğlu ile ilgili ilginç bir temennisini dile getirdi !

Usulsüz dinleme iddiası ve Yılmazer

Polislere yönelik operasyon birkaç koldan ilerliyor. Şimdilik, 1) Selam Tevhid Örgütü’nü takip eden Terörle Mücadele polisleri, 2) Usulsüz dinleme iddiasına muhatap olan İstihbarat Şubesi görevlileri, 3) İzmir’de liman yolsuzluk operasyonu ile fuhuş-casusluk operasyonunu yürüten emniyet mensupları soruşturmaya tabi tutuldu. Kimisi cezaevine konuldu.

Eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, sıranın yavaş yavaş 17 ve 25 Aralık yolsuzluğunu takip eden polislere geleceğini belirtiyor.

Selam Tevhid operasyonu hakkında bir hayli yazı yazdım. Bugün, usulsüz dinlemeler konusuna gireceğim.

***

Ali Fuat Yılmazer, İstihbarat’ta çalıştığı 2007-2009 döneminde, usulsüz dinleme yaptığıisnadıyla karşı karşıya. Aynı zamanda, birçok ilde birden usulsüz dinleme yapıldığı için, bu durumörgütlü faaliyet kapsamına alındı. Yılmazer ile İstihbarat Şube Müdürlüğü’ndeki halefi Erol Demirhan “örgüt yöneticisi” sayıldı. Yılmazer, iddialara verdiği cevapları, avukatı kanalıyla bana ulaştırdı. Savunmasını maddeler halinde özetliyorum:

A- Sözde usulsüz dinlemelerin listesi, 18 Mart’ta Star Gazetesi’nde yayınlandı. Bunu kim sızdırdı? Bu, Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu’nun ek 7’nci maddesinin 6’ncı fıkrasına göre suçtur.İstihbari dinlemeler gizli kalmalıdır.

B- Özellikle şahsımı hedef alarak belirli bir dönemi inceliyorsunuz. Hiç değilse objektiflik adına, benden önceki dönemi de dahil edip, iki farklı dönem arasındaki uygulamaları kıyas etmelisiniz. Benden önceki Ahmet İlhan Güler’in İstihbarat Şube Müdürlüğü döneminde, sözde usulsüz kabul ettiğiniz bu uygulamalardan fazlasıyla mevcut olduğu gibi, çok daha ağır ve kasti istismar konusu hususlar mevcuttur. Bizzat Ahmet İlhan Güler, sistemdeki telefon kayıtlarının kopyasını, kişisel amaçlı olarak kullanmış, boşanmakta olan bir ailede, karının kocasını aldattığının delili olarak, kocanın istifadesine sunmuştur. Bu konuda hem adli hem de idari soruşturma geçirmiş ama konu kapanmıştır. Bize karşı adli soruşturmayı yürütmekle görevliOrganize Şube Müdürü Ömer Burak Aktaş, 2007 yılında, İstihbarat Şube’de görevliyken,sistemdeki telefon kayıtlarını usulsüz bir şekilde İsrail hava yolu şirketi El-Al’in Türkiye Genel Müdürü’ne verdiğinin tespiti üzerine, hakkında resmi işlem yapılmış ve İstihbarat branşından çıkarılmıştır.

C- Eksik ya da yanlış bilgiye dayalı diye takdim edilen dinlemeler, istihbari dinlemenin doğası gereği, normal ve yaygın bir durumdur. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, Milletvekili Sadık Yakut ve daha sonra hakkında adli işlem yapılan, kamuoyunca çok tanınan İlhan Selçuk vs. gibi şöhretli insanlar gerçek ismiyle karar alınarak dinlenmişken, niye bazı kişiler hakkında hâkimi yanıltma ihtiyacı hissedelim? Bu iddia mantıklı mı? Usulsüz diye takdim edilen dinleme sayısı, benim dönemimde sadece 57 kişi. Büyük çoğunluğu polis memuru ve sade vatandaşlar. Bu dinlemelerin hepsi imha edilmiş, hiçbirine yönelik amaç dışı ve mağduriyetlerine sebebiyet verecek bir girişim gerçekleşmemiş.

D- Deniliyor ki: “2007-2009 dönemi itibariyle teknolojik imkânlar ve istihbari veriler göz önüne alındığında, şahısların gerçek kimlik bilgilerinin tespiti kolayca mümkün olmasına rağmen, yanlış ve eksik isim verilmiştir; hâkim kasıtlı olarak yanıltılmıştır; gerçeğe aykırı belge düzenlenmiştir; iletişime müdahale taleplerindeki gerekçeler yetersizdir, somut herhangi bilgi ve belgeye dayanmamaktadır; bazı dinlemelerde ilk talep ile uzatma talep ve kararlarında gerekçe gösterilen suç faaliyetleri farklıdır (Ergenekon Terör Örgütü, organize suç örgütü ve uyuşturucu madde kaçakçılığı); dolayısıyla, burada bir tutarsızlık ve keyfilik mevcuttur; usulsüz dinleme faaliyetleri, araştırma yapılan İstanbul, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli vs. gibi illerde aynı yöntem ve vasıtalarla icra edilmiş, terör örgütü üyeliği, organize suç örgütü üyeliği gibi, olağan ve klişe şablon gerekçeler kullanılmak suretiyle, gerçekleştirilen usulsüz dinlemelerin sistematik, planlı ve organize bir görünüm arz ettiği, belirli bir amacı gerçekleştirmeye yöneldiği izlenimi edinilmiştir. Bunun da bir örgüt faaliyeti olduğu düşünülmektedir.”

Bunlara tek tek cevap vereceğim:

1) Gerekçelerin yetersiz olduğuna nasıl karar verdiniz? Bu gerekçelerin uygun olup olmadığının takdir yetkisi bir müfettişe ait değildir. Yasaya göre hâkimin yetkisi dahilindedir. Yetkili hâkimin imzaladığı bir karar hakkında, müfettişin değerlendirme yapması, hâkimin takdir hakkına müdahaledir.

2) Talep yazıları kanuna göre öncelikli olarak İstihbarat Daire Başkanlığı’na (İDB) bildirilir. İDB’de, hukuki ve teknik yönden TEKOP Şube Müdürlüğü’nce, örgütsel yönden de ilgili Haber Alma Şube Müdürlüğü’nce incelenir, uygun görüş alınır. İDB’nin onayı olmadan bu dinlemeler işleme konulamaz.

3) Hâkimden karar aldıktan sonra, ilâve bir denetim mekanizması mevcuttur. Bu kararlar Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yollanır. TİB Hukuk Kurulu’nca denetlenir; uygun görüş verilmesiyle ancak dinleme faaliyeti gerçekleşebilir. Bütün bu denetim mekanizmalarından geçen ve uygulamaya dönüşen bir dinlemeye, neye dayanarak “yeterli gerekçe olmaksızın”diyebiliyorsunuz?

4) Bir örnek vermek gerekirse, Kadir Mısırlıoğlu’yla ilgili olarak, “Şahsın İBDA-C örgütü kapsamında faaliyet gösterdiği ya da örgüt mensuplarıyla irtibatlı olduğuna dair ihbar ya da resmi yazışma yok” diyorsunuz. Olayı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135’inci maddesi kapsamında (adli dinleme kapsamında) ele aldığınız ortada. Bizim yaptığımız istihbari dinlemedir. Raporunuzun hiçbir yerinde İLNOT ve MERNOT tabirine rastlamadım. Teknik çalışmalara esas yazışmalar, İstihbarat birimleri arasında İLNOT ve MERNOT adı altında özel bir yazışma sistematiği ile işlem görür ve diğer dinleme kayıtlarıyla birlikte bu notlar da imha edilir. Yani, dinlemelere esas oluşturabilecek gerekçeler, İLNOT ve MERNOT yazışmalarıdır; dinlemelerin sona ermesinin akabinde ses kayıtlarıyla birlikte imha edilmiştir. İstihbarat Daire Başkanlığı da 10 Mayıs 2013’te yeni bir sisteme geçip, eski verileri silindiğine göre, “yeterli gerekçe olmaksızın” teşhisini nasıl koyabiliyorsunuz?

5) Örgüt suçlaması için, “Aynı sistematikle usulsüz dinleme yapılmış” diyorsunuz. “Aynı sistematiğin kullanılması”, sakın yasa öyle emrettiği için olmasın! Önleme dinlemesi Polis Vazife Selahiyeti Kanunu’nun ek 7’nci maddesinde, açıkça gösterilen kapsamda ancak yapılabilir. Sadece a) Terör örgütü, b) Organize suç, c) Uyuşturucu madde kaçakçılığı faaliyetlerinin önlenmesi kastıyla gerçekleşir; başka herhangi bir gerekçe kullanamazsınız.

***

Ahmet Davutoğlu başbakan oldu; hayırlı uğurlu olsun. Paralel yapıyla o da mücadele edecekmiş. Zaten bu yüzden o koltuğa layık görüldü. Ben gene de umut etmek istiyorum. Çünkü kendisinin bir yolsuzluk bagajı yok. Dolayısıyla, bu kadar haksızlık ve hukuksuzluğu, adaletsizliği, keyfiliği yüklenmek için gerekçesi de bulunmuyor. Birkaç usulsüz dinlemeden “örgütlü suç” ihdas edilen, casusluk dosyalarını takip edenlere “casus” sıfatı yakıştırılan, her gün “paralel”, “haşhaşi” diye düşman yaratılan bir düzenle, bakalım Davutoğlu ne kadar uyum sağlayacak?