'İtiraz eden olağan suçludur' Türkiye'sine doğru

'İtiraz eden olağan suçludur' Türkiye'sine doğru
Güncelleme:

AKP sözcüsü Beşir Atalay'ın, ülkenin sürüklenişini endişeyle ve hayretle izleyen herkesin zekasıyla alay edercesine İç Güvenlik Reformu diye adlandırdığı 'paket', hiç şüpheniz olmasın, faşizme kapıları ardına kadar açacak bir hamle.

'İtiraz eden olağan suçludur' Türkiye'sine doğru

AKP sözcüsü Beşir Atalay'ın, ülkenin sürüklenişini endişeyle ve hayretle izleyen herkesin zekasıyla alay edercesine İç Güvenlik Reformu diye adlandırdığı 'paket', hiç şüpheniz olmasın, faşizme kapıları ardına kadar açacak bir hamle.

17-25 Aralık sürecinde hukuku guguk yapan çok katakulli görüldü ama bu son tablo galiba hepsini aştı.

Tarhan Erdem dünkü yazısında demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti kavramlarına düpedüz aykırı gördüğü tasarının aynı zamanda nasıl 'ahlaksız bir teklif' olduğunu da vurguluyordu.

'Şimdi hafızamı zorluyorum da, böylesiyle 1950 yılından bu yana çok az karşılaşılmıştır' diye ekliyordu.

Yukarıdan telkinle empoze edildiği anlaşılan tasarı, katalog suçlar diye bilinen fiillerin içine hükümete ve cumhurbaşkanlığına yönelik eleştiri hakkını esas alan siyasi itiraz yöntemlerini alabildiğine kısıtlamayı öngörmekte.

Anayasa uzmanı Prof. Ergun Özbudun'a göre, metinde en az 7 temel özgürlükle ilgili sorunlu unsur var.

Paketin zamanlaması, Meclis'e sunuluş biçimi, kapsamı ve hangi hedefleri gözden kaçırmaya çalıştığı gibi noktalara bakıldığında ve buna HSYK seçimlerinde alınan sonucun getirdiği siyasal rahatlama ve özgüven tazelemesi de eklendiğinde adını koymak kolaylaşıyor:

Siyasal ve toplumsal muhalefetin topyekûn 'kriminalizasyonu' (suçlu ilan edilmesi) sürecinde gaza basılmıştır.

Benden yana değilsen düşmanımsın

Boşuna yazıp durmuyorum: Ülkede yönetim üzerinde hakimiyet kuran, devleti yeterince denetim altına aldığını düşünen, dışlayıcı, hoyrat, ilkel bir siyasi kültür, ceberut bir Orta Asya-Malezya karışımı bir elbiseyi Türkiye'ye zorla giydirmeye çalışmakta.

Bu dediğim dedikçi zihniyet, varlığını 'benden yana değilsen, benim düşmanımsın' felsefesi üzerine kurgulamıştır.

Biat etmeyen; itiraz hakkını medyada, sokakta, salonda veya internet ortamında dile getiren; ekonomik alanda haklarına özen gösteren her kesim kurum ve bireyden intikam alma, haysiyetli yaşam hakkı tanımama, kilit mesleklerin DNA'sını bozma üzerine inşa edilmiş bir anlayış faşizm olarak tanımlanır.

Hukukçu Ergin Cinmen, dün açıklamaktaydı 'geliyorum diyen facia'nın bir boyutunu:

'Olur olmaz basit soruşturmalar nedeniyle o insanın ya da yapının iktisadi varlığını ortadan kaldırmak için bütün mal varlıklarına tedbir konacaktır... Yurttaşların son derece kötü uygulamalara maruz kalacağını düşünüyorum ben. Mesela bir basın organı, ‘paralel yapı’ ile bağlantısı olduğu iddiası nedeniyle o yapının bütün mal varlığına tedbir konulabilecektir. Bazı bankalar çökertilecektir mesela. Niyetleri bu.'

Ve ekliyordu:

'Bunu gören büyük yatırımcı duracaktır. Türkiye gibi hukukla oynanan bir yerde yatırım da yapamazsınız. Ne yabancı yatırımcı ne de büyük yerli yatırımcı böylesine hukuk düzeninde parasını tehlikeye atmaz. Yatırım azalacaktır. Zaten tavana vuran işsizlik iyice artacaktır. Sayın Babacan bu konuda ne düşünüyor, çok merak ediyorum.'

Suskunluk yayılıyor

Türkiye, tek bir kişinin korkuları, saplantıları, inatları, toplum başmühendisliği ısrarı nedeniyle 'yazboz tahtası' görünümünde.

Anayasa askıda.

Parlamentosu, başbakanı, bakanları, milletvekilleri, AKP'si, bürokrasisi, meslek kuruluşları vs. birer oyuncağa dönüştü.

Suskunluk yayılıyor.

Büyük iş aleminin gıkı çıkmıyor.

Toplum üzerinde 'itirazsızlık kültürü'nün aşılaması deneniyor.

Tutarsa yaşadık diye umularak.

'Sopa cumhuriyeti'ne geri dönüş hayalleri kuranlar, kırılgan iç barışın kalan ayarlarıyla da oynamakta.

Bu ilkel oyunun arkasındaki çaresizliği görmek ve itiraz hakkını kullanmak gerekir.

Çok geç olmadan.