Medyada baskı ve sansür korkutucu boyutta

Medyada baskı ve sansür korkutucu boyutta
Güncelleme:

Medyada baskı ve sansür korkutucu boyutta

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) Medialog Platformu, Media Monitoring Africa (MMA) ve Freedom of Expression Institute (FXI) işbirliğiyle “Uluslararası Tecrübeler Işığında Medya Özgürlüğü” çalıştayında Türk ve Güney Afrikalı gazeteciler bir araya geldi.

 

Çalıştayda, ‘Türk medyasına global bakış’, ‘zor zamanlarda medya ve gazeteci olabilmek’ konuları üzerinde görüş bildirildi. Programın açılış konuşmasını yapan GYV Başkanı Mustafa Yeşil, Türkiye’de basının en zor dönemlerinden birini geçirdiğini vurguladı. Diğer konuşmacılar da Türkiye’de medyaya baskı ve sansürün korkutucu boyuta ulaştığını kaydetti. Görüşler şöyle:

Güney Afrika City Press Gazetesi Editörü Mondi Makhanya: Gazetelere baskın yapılması, medya mensuplarının içeri atılması son derece trajik. Türkiye bir dönem örnek alınan bir ülke konumundaydı. Şu an geldiğimiz nokta ile bundan bahsetmemiz çok zor. Bizler bir dönem çok büyük baskılara maruz kaldık. Türkiye’de medyada yaşanan bu gelişmeler bana geçmişte yaşadığımız bu yılları aklıma getirdi.

Güney Afrika Radyo ve Televizyon Kurumu Yazı İşleri Müdürü Amina Frense: Bundan 6 yıl önce Türkiye’ye gelmiştim. O dönem Türkiye çok ufuk açıcı bir ülke konumundaydı. Şu an kendimizei şu soruyu soruyoruz: ‘Ne oldu?’ Türkiye’deki medya ve ifade özgürlüğü konusunda büyük hayal kırıklığı yaşıyorum. Gazetelere baskın yapılması, içeri atılması kabul edilemez. Hidayet Karaca’nın en yakın zamanda içeriden çıkmasını umut ediyorum.

Media Monitoring Africa (MMA) İcra Direktörü William Bird: Medya özgürlüğü dikensiz bir gül bahçesi değil. Çok fazla mücadele gerekiyor. Bunları biz Güney Afrika’da da yaşamıştık. Medyayı bir tehdit olarak gördüklerinde hemen sıkıştırıyorlardı. Medya özgürlüğü için demokrasi olması gerekiyor.

Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceren Sözeri: AKP iktidara geldiği zaman medya üzerinden iki türlü strateji izledi. Bunlardan bir tanesi kendisine muhalif olan medya patronlarını vergi yoluyla cezalandırmak. İkinci stratejisi ise devlet tarafından el konulmuş özel radyo ve televizyonları kendisine yakın işadamlarına satmak oldu. Bu medya kuruluşlarından bazıları devlet bankasından çekilen kredilerle alındı. Bu medya patronlarına ihaleler verdi. Bu süreçte sansür korkutucu boyutlara ulaştı.

Gezici Araştırma Genel Müdürü Murat Gezici: Türkiye’de halkın yüzde 70’i, hükümet veya Cumhurbaşkanı tarafından medyaya planlı bir baskı uygulandığına inanıyor. Bu sektörün içinde 16 yıldır bulunuyorum. 2002’den 2004’e kadar bir baskı yok. 2004’te baskı yüzde 22 oranındaydı. 10 yıllık süre sonrası yüzde 70’e çıktı. Bunun en önemli sebeplerinden birisi yolsuzluk tapelerinin ortaya çıkması.

Bugün Gazetesi yazarı Yavuz Baydar: Güney Afrika’da demokratik bir anayasa elde etti. Yeni bir sayfa açılabildiğini gösterdi. Türkiye’de 2000’lerin başında çok fazla ümit vardı. Ancak bu tam tersi bir hale geldi. İki tane meslek, bu durumdan çok mustarip: Gazetecilik ve yargı. Bağımsız bir toplum olması medya olmadan olamaz.

Prof. Dr. Mehmet Altan: Türkiye’nin halkı medyayı finanse eden değildir. Parayı kim verirse medyanın da patronu o olur. Bu tür ülkeler, demokratik bir direnişin, hukukun gelenek haline geldiği ülkeler değildir.