Medyaya darbe operasyonuna tepkiler sürüyor: Medya kuşatma altında

Medyaya darbe operasyonuna tepkiler sürüyor: Medya kuşatma altında
Güncelleme:

14 Aralık medyaya darbe operasyonunda kararların açıklanmasının ardından gazeteci ve yazarlar basın özgürlüğü hakkındaki endişelerini seslendirmeye devam ediyor.

Medyaya darbe operasyonuna tepkiler sürüyor: Medya kuşatma altında

14 Aralık medyaya darbe operasyonunda kararların açıklanmasının ardından gazeteci ve yazarlar basın özgürlüğü hakkındaki endişelerini seslendirmeye devam ediyor. Farklı basın kuruluşlarından birçok yazar, Türkiye'de ifade ve basın özgürlüğünün giderek azaldığını vurguladı. Muhalif basını susturmaya yönelik operasyonun diğer basın kuruluşlarına da sıçrayabileceği uyarısında bulunan yazarlar, Türkiye'nin basın özgürlüğünde son sıralarda olmasına dikkat çekti.

İşte o yazılardan bazıları:

Taraf Gazetesi yazarı Pelin Cengiz:

Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nda Türkiye'nin, 180 ülke içinde 154. sırada olması tesadüf olmasa gerek

Epeydir Türkiye'de hak ve özgürlüklerin nasıl engellediğinin, hukukun nasıl ayaklar altına alındığının, özellikle ifade özgürlüğünün nasıl kesintiye uğratıldığının şahidiyiz. Türkiye'de basın özgürlüğü hızla irtifa kaybediyor. Zaman ve Samanyolu TV yöneticilerine yönelik en son yapılan gözaltı ve tutuklamalar zincirin –şimdilik– son halkası.

Hatırlanacak olursa, Freedom House'un “Dünyada Basın Özgürlüğü” raporunda Türkiye'nin “kısmen özgür” statüsünden “özgür olmayan” statüsüne düşürülmesi ortalığı karıştırmıştı. Raporda, Gezi direnişinin ardından medya üzerindeki siyasi baskının arttığı, pek çok işten çıkarmanın yaşandığı, özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından bu konuda haber yapan gazetecilerin işlerine son verilmesi için baskı uygulandığı vurgulanmıştı.

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nda Türkiye'yi, 180 ülke içinde 154. sırada göstermesi tesadüf olmasa gerek. Türkiye, hâlâ cezaevindeki tutuklu gazeteci sayısıyla önemli bir rekoru da elinde tutuyor.

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Can Dündar:

Medya kuşatma altında

Cumhuriyet tarihinin en baskıcı, en şaibeli hükümetiyle, yolsuzluğu suçüstü belgelenmiş iktidarı ile karşı karşıyayız.

Lakin bunu göstermesi gereken medya kuşatmada, hukuk ayaklar altında… Toplum, iğneli yatakta yoğun bakıma alınmış bir hasta gibi huzursuz…  Gençler ayakta; işçi, madenci, köylü öfkeli, meslek örgütleri tepkili… Gözü kararan iktidar, eski işbirlikçilerini karşısına almış, peş peşe hata yapıyor. Batı, başta “ılımlı İslam” diye iltifat ettiği yatırımını çoktan gözden çıkarmış, ha bire eleştiriyor. Yani bir muhalefet partisinin gümbür gümbür iktidara yürümesi için her koşul mevcut…

Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Çandar:

Siyasi paranoya ve ekonomi balonu

Eğer “14 Aralık operasyonu” olarak siyasi tarihimizde yerini almış olan gelişmeye içte ve dışta çok geniş bir tepki olarak ortaya konmamış olsaydı, Ekrem Dumanlı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır mıydı? Hayır bırakılmazdı. Eğer Hidayet Karaca ismi, Ekrem Dumanlı kadar bilinen bir isim olsaydı, önceki gün tutuklanır mıydı? Hayır tutuklanmazdı. Eğer Fethullah Gülen için yakalama kararının çıkartıldığı bir “Türkiye hukuk ortamı”nın “dayanılmaz ağırlığı” söz konusu olmasaydı, böyle bir ortamda Pınar Selek için dördüncü kez beraat kararı çıkarılabilir miydi?

Türkiye'de adaletin yürütme tarafından “manipüle edilen” bir mekanizma görüntüsü en ziyadesiyle son bir haftada gözüktü. 14 Aralık'ta bir hayli acemice yürütülen polis operasyonunun “simge ismi” olan Ekrem Dumanlı'nın ifadesi, tam 80 saat sonra alındı. Daha büyük tuhaflık, mahkemenin kararını 24 saat sonra vereceğini açıklamasıydı.  Yani operasyondan tam 5 gün sonra, dört duvar arasında kala kala sayıları 5 inmiş kişilerin 4'ü tutuklandı, biri (Ekrem Dumanlı) tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ne ülke içinde ne ülke dışında, Türkiye'de bağımsız yargı olduğuna dair aklı başında hiç kimseyi ikna etmenin mümkün olmadığı bir algı, son bir hafta boyunca yaratılmış oldu.

Önceki gün New Yor Times gazetesinde yine Tayyip Erdoğan ve onun Türkiye'si hakkında bir başyazı vardı. Son bir yıl içinde, NYT'nin başyazısına konu olma rekoru sanırım Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nda Başka hiçbir lidere ona NYT başyazılarında verilen yer kadar yer ayırmadı. NYT'nin son başyazısı da “Erdoğan Türkiye”si için olumsuz bir yargı oluşturacak nitelikte. Alaycı ve ağır bir dille kaleme alınmış. Cumhurbaşkanı'nı “paranoya” ile bir tür ruh hastalığına kapılmış olmakla değerlendiriyor. “Paralel devlet ile mücadele” gerekçesi olarak gösterdiği 14 Aralık'ta gazeteciler, senaristler ve televizyon yapımcılarının toplatılmasını şu cümlelerle yorumluyor: “Erdoğan'ın eleştiri ve muhalefeti bastırma çabaları, paralel evrende yaşayan bir otoriter lideri gösteriyor.” NYT, bir demokraside, bir NATO üyesi ve Avrupa Birliği'ne aday bir ülkede, hukuk devletine son vermek ve ifade özgürlüğünü yok etmek girişimlerinin mümkün olamayacağından yola çıkarak, Tayyip Erdoğan'ı “paralel yapı”yla mücadele ediyorum derken “paralel evren”de yaşıyor olmakla anlatıyor.

Yurt Gazetesi Yayın Yönetmeni Derya Sazak:

Ben de Ekrem'i çok yakından tanırım. Ekrem tertemiz, dürüst bir adamdır

Baskıyı sürdürecekleri anlaşılıyor. Ama medyaya baskı yapan hiçbir iktidara o baskılar hayır getirmemiştir. AKP'nin bir parça aklı varsa bu baskılara son verirler. “Bunlar gazetecilik faaliyeti yapmıyorlar” lafını kimseye anlatamazsınız kardeşim. Batı'da gazeteci gazetecidir. Beni Milliyet'in başından nasıl uzaklaştırdılar? Bu siyasi iktidarın baskısıyla oldu. Baskı başka nasıl olur yani. Ben de Ekrem'i çok yakından tanırım. Ekrem tertemiz, dürüst bir adamdır. Ben hiçbir yanlış işe bulaşacağını sanmıyorum.

Bugün Gazetesi Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt:

14 Aralık Türkiye'nin uluslararası itibarını ve güvenirliğini de sıfırlama operasyonudur

14 Aralık operasyonu medya özgürlüğü, hukuka ve demokrasimize vurulmuş bir darbedir. Türkiye'nin uluslararası itibarını ve güvenirliğini de sıfırlama operasyonudurHayal ürünü bir dizi senaryosu ve üç köşe yazısından “terör örgütü” çıkarmaya çalışanlar, Türkiye'de ifade ve fikir özgürlüğünden rahatsız olanlardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nun açıklamaları maalesef siyasi iradenin bu hukuksuzlukların arkasında olduğunu ve yürümekte olan hukuki süreçlere müdahale ettiği izlenimini güçlendirmektedir.

El Kaide uzantılı Tahşiye örgütüne yapılan operasyon gerekçe gösterilerek Türkiye'nin iki büyük medya kuruluşuna yapılan baskınları savunan Erdoğan ve Davutoğlu, tercihlerini apaçık ortaya koymuştur.zaman