Hasan Cemal taşı gediğine koydu!

Hasan Cemal taşı gediğine koydu!
Güncelleme:

T24 yazarı Hasah Cemal, saldırıya uğrayan Ahmet Hakan'ı evinde ziyaret eden isimlerin başında geliyordu. Çıkışta çarpıcı açıklamalar yaptı. Ama en vurucu ifadelerini köşesine sakladı. İşte Hasan Cemal'den saldırı yorumu:

Ahmet Hakan’a dün öğle vakti geçmiş olsuna gittim.
Apartmanın önü gazeteci milletiyle, güvenlik güçleriyle, evin içi geçmiş olsuna gelenlerle  doluydu.
Ahmet’in ağrıları vardı.
Saldırıda, burnu ve kaburga kemiği kırılmıştı.
Cuma günü ameliyat masasına yatacaktı.
Her geçen gün daha ürkütücü olan memleket ahvalini konuştuk biraz.
Saldırı gecesini anlattı.
Çıkarken, benimle şu mesajı gönderdi kapıda bekleyen gazetecilere:
“Yola devam, durmak yok!”
Ben de birkaç kelime ettim:
“Türkiye’yi yeniden normalleştirmenin yolu, Erdoğan’a seçim sandığında dur demekten geçiyor.”
Daha sonra Hürriyet’e gittim.
Sedat Ergin’le, Ertuğrul Özkök’le, Doğan Hızlan’la, Ezgi Başaran’la, Emre Oral’la sohbet ettim.
Herkesin canı sıkkındı.
Ekim ayının hiç de kolay geçmeyeceği konusunda herkes mutabıktı.
Suikasta, siyasi cinayete kadar varabilecek korkutucu senaryolar akla takılıyordu.
Ahmet Hakan’a yönelik saldırıyı öğrendikten sonra dilime takılan bir cümleyi ikide bir tekrarlıyordum:

 

Faşizm işte böyle bişey...
Kahverengi gömlekliler

Ahmet Hakan, şu mesajı gönderdi kapıda bekleyen gazetecilere: “Yola devam, durmak yok!”

Paylaş
Paylaş
Sabahleyin, siyasal bilimler profesörü olarak özellikle Hitler Almanyası’nı iyi bilen bir arkadaşımı aradım.
1930’ların ilk yarısında Hitler’in tek adamlığa tırmanma döneminde, Ernest Röhm’ün ‘kahverengi gömleklileri’nin kanlı saldırılarından söz etti.
Farklı seslerin bir plan dâhilinde nasıl susturulduğunu, muhalefetin önce nasıl sindirilip sonra yok edildiğini dinledim ondan...
Gazeteci, gece vakti yorgun argın televizyon programından çıkıyor.
Arabası takip ediliyor.
Ama o farkında değil.
Evinin önünde arabasından iniyor.
Bir anda etrafını saran dört kişi tarafından yumruklanmaya, tekmelenmeye, dövülmeye başlıyor.
Neye uğradığını şaşırıyor.
Acı içinde yere yuvarlanıyor.
Saldırganlar arabalarına binip karanlığa karışıyorlar.
Saldırıyı o kendine mahsus sükunetiyle anlatan sevgili Ahmet’i dinlerken, yine de ucuz atlattığını düşünüyorum.
Ve içimde büyük bir öfke dalgasının kabardığını hissediyorum.

Ahmet Hakan haklı:
- Durmak yok, yola devam!
Ben de yineliyorum:
- Despotlara kalmaz bu dünya!
Türkiye hiç bu kadar berbat hâle gelmemişti.
Televizyonlarda, gazete köşelerinde Ahmet Hakan’ı ‘sinek gibi ezmek’ten, Aydın Doğan’ın ‘dişlerini, tırnaklarını sökmek’ten söz edebilen tetikçiler gözümün önüne geliyor. 
Tetikçiler tarafından her Allah’ın günü hedef tahtasına oturtulan sevgili meslektaşlarımı düşünüyorum.
Tetikçilerin cesaret aldıkları odakları düşünüyorum.
Abdi Bey’den, Uğur Mumcu’dan, Çetin Emeç’ten, Ahmet Taner Kışlalı’dan bugünlere, Hrant Dink’e kadar bir sürü siyasi cinayet bir film şeridi gibi gözümün önünden  geçip gidiyor.
Evet, vaziyet gittikçe ürkütücü bir hâl alıyor.
Yaşananlara bakınca, son olarak Ahmet Hakan’ın uğradığı gece yarısı saldırısını düşününce kendi kendime tekrarlıyorum:
Faşizm işte böyle bişey...
Ve ekliyorum:
Türkiye’yi normalleştirmenin yolu, Erdoğan’a dur demekten geçiyor.
Bu memlekette istikrar kapısı yeniden açılmak isteniyorsa, bunun ilk adımı Erdoğan’a dur demektir.
Eğer 1 Kasım’da, 7 Haziran’da olduğu gibi, seçim sandığına gidip AKP’yi yine 276 çıtasının altına itersek, “Erdoğan’a dur!” demenin ilk adımını atmış oluruz.
Çok zor günler yaşıyoruz.
Tekrar geçmiş olsun Ahmet Hakan.