Nazlı Ilıcak, Erdoğan'ın neden medyaya el koymak istediğini açıkladı

Nazlı Ilıcak, Erdoğan'ın neden medyaya el koymak istediğini açıkladı
Güncelleme:

Nazlı Ilıcak, Erdoğan'ın neden medyaya el koymak istediğini açıkladı

NAZLI ILICAK, ERDOĞAN'IN NEDEN MEDYAYA EL KOYMAK İSTEDİĞİNİ AÇIKLADI

Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, Habertürk'ten Ruşen Çakır’a konuştu. İşte Ilıcak'ın o bomba açıklamaları...

Usta gazeteci Nazlı Ilıcak'ın Habertük'e verdiği röportajda; yolsuzluk operasyonları, tasfiye edilen polisler, AKP-Cemaat gerilimi, Erdoğan'ın medyaya el koyma girişimleri, Cemaati'in şuanki durumu ve bundan sonra hangi gelişmelerin olabileceğine dair önemli açıklamalarda bulundu.

İşte Nazlı Ilıcak'ın o röportajı...

Gülen Cemaati ile AKP hükümeti arasında yaşanan savaşı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öncellikle ortada bir darbe olmadığına, bir yolsuzluk operasyonunun söz konusu olduğuna yüzde yüz eminim. Velev ki bir kasıt olsun, gene de buna darbe demek mümkün değil. Dinleme tapelerinde, Reza Zarrab ve adamlarının Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’ten çekindiklerine, bu iki bakanın kendilerine yüz vermediğine dair konuşmalar geçiyor. Hükümete darbe olsa, niçin rüşvet almayan bakanların adını da raporlarına koysunlar? Belli ki objektif davranılmış. Bu operasyonun 2012 yılında Reza Zarrab ve adamlarına karşı, kara para aklama iddiası ile başladığına, bakan çocukları ile olan ilişkinin 2013 yılında tesadüfen ortaya çıktığına inanıyorum. O bakımdan bunu bir Cemaat operasyonuna bağlamak mümkün değil. Eğer dershaneler meselesinden bahsediyorlarsa, yolsuzluk soruşturmasının çok daha önceden başladığını biliyoruz. Hem 17 Aralık, hem 25 Aralık soruşturmaları 2012’de başlamış. Celal Kara, Yakup Saygılı, Nazmi Ardıç gibi isimlerin Cemaat ile ilişkisi olduğuna dair somut bir bilgim de yok, ortada böyle bir belge de yok. Daha önce Aydınlık’ta çıkan sözde Cemaatçiler listesinde bile bu isimler yer almıyor.

Polislere yönelik yapılan operasyonlarda Cemaat’in polislere verdiği desteği nasıl yorumluyorsunuz? Bu bir illiyet bağını gösterir mi?

O polislere Cemaatçi diye operasyon yapılıyor. Cemaat de bu polislere sahip çıkarken şunu diyor: “Bu bir darbe değil, bu bir yolsuzluk operasyonudur.” Aynı tezi savunuyorlar. Ben de bu pozisyondayım. Ben de bunun bir yolsuzluk operasyonu olduğunu düşünüyorum. Polisler de bu tezi savunduğu için, birdenbire aynı pozisyonda oluyoruz. Tabii ki kendi adıma konuşuyorum. Polis ve yargı darbe yapmadı; yolsuzlukları ortaya çıkardıkları için bu operasyona maruz kalıyorlar diyorum. O zaman arada bir bağ varmış gibi gözüküyor. Polislerin hangisinin kime yakın olduğunu bilemem ama binlerce polis oradan oraya sürüldü, yargı mensupları dosyalardan el çektirildi. Şimdi bunların hepsi Cemaatçi ve üstelik talimatı Pensylvania’dan alıyor diyemem.

Herhangi bir Cemaat’ten insanlar devlet kademelerinde yer alabilir. Ama bugün konuşulan bazılarının koordineli bir şekilde çalıştıkları. Erdoğan ve AKP hükümetinin bu yönde düşündüğünü biliyoruz. Bu fikrin tamamen karşısında mı duruyorsunuz?

Hem Ergenekon ve Balyozcuların, hem yolsuzluk suçlamasına maruz kalanların bir savunma refleksi ile bu iddiayı ortaya attıklarını düşünüyorum. Cemaatçi polislerin bir talimat alarak soruşturmaları ve yolsuzluk operasyonlarını yürüttüğüne inanmıyorum. Erdoğan, Adana’daki TIR operasyonunu, İzmir’deki liman operasyonunu, Dışişleri Bakanlığı’ndan sızan görüşme kayıtlarını, yolsuzluk operasyonlarını, “Hepsini Cemaat organize etti” diyor. Bunlar arasında bir bağ kuramazsınız. Zaten bu operasyonları yapanların hemen hepsi “Bizim Cemaat ile ilişkimiz yok” diyor. Bazıları sosyal demokrat bir aileden geldiğini bile söyledi. Böyle toptancı bir bakış açısı olmasa inanabilirdim. Ergenekon ve Balyoz’da da inanabilirdim. Mesela, bunu Hanefi Avcı diyebilir. Avcı’ya yönelik polis içindeki çatışmadan kaynaklanan bir tertip olabilir. Bu tip şeylere inanabilirim. Ama tutup da, hangi belge çıktıysa, “Bunları Cemaat organize etti” iddiası toptancı bir yaklaşım ve bana inandırıcı gelmiyor. Mesela adları yolsuzluklara, cinayetlere karışmış, bizim mafya diye bildiğimiz isimler, havuz medyasında ortaya çıkıyor ve “Ben Cemaat’in tertipi yüzünden cezaevine girdim” diyor. O bakımdan Cemaat günah keçisi haline geldi. Bu süreçlerin bir emir-komuta zinciri ile yapıldığına hiçbir zaman inanmadım. “Pensylvania bunu yönetiyor, Fethullah Hoca talimat veriyor, davalar sahte delillerle başlıyor” gibi bir mizansene hiç inanmadım.

‘En faşizan iktidarı darbeye tercih ederim’

RÖPORTAJIN DEVAMI