Sanatçı Gökmen: Ahmet Kaya'nın Türkiye'yi neden terk ettiğini şimdi anlıyorum

Sanatçı Gökmen: Ahmet Kaya'nın Türkiye'yi neden terk ettiğini şimdi anlıyorum
Güncelleme:

Halk müziği sanatçısı Gökmen: Haklının yanında durmazsam sazıma ihanet etmiş olurum

Sanatçı Gökmen: ''Bu süreçte, Ahmet Kaya’nın neden bu ülkeyi terk ettiğini daha iyi anladım. Bende Haklının yanında durmazsam sazıma ihanet etmiş olurum''

Burç FM’de Görüş Günü adlı program yapan Türk halk müziği sanatçısı Gökmen’e, şu an Silivri Cezaevi’nde bulunan eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in yazdığı mektup büyük ses getirdi. Sanatçı, binlerce kişinin paylaştığı bu mektubun hikâyesini ve bu süreçte kendi yaşadıklarını bizimle paylaştı.

Ali Fuat Yılmazer’in size yazdığı mektup çok konuşuldu. 17 Aralık sürecinde de polis ailelerine destek verdiniz. Bu isimlerle daha önceden tanışıyor muydunuz?

Emniyet teşkilatına yabancı biri değilim. Konserler vesilesiyle emniyet müdürlerimiz ve polis memuru arkadaşların birçoğuyla tanışmıştık. Beni ve türkülerimi seviyorlardı. Polis teşkilatının çeşitli programlarına katılıyordum. Birçok sanatçı onlardan orkestra parası isterken ben yeri geliyor kendi cebimden masrafları karşılayıp programlarına katılıyordum. Bu süreç zarfında birçoğunu tanıma fırsatım oldu. Hepsi de çok başarılı ve kahramanca işlere imza attı. Nasıl ki iyi günlerinde yanlarındaysam kötü günlerinde de yanında olmalıydım. Gözaltına alınma ve adliye süreçlerinde ailelerinin yanında olup destek vermek istedim. Bu süreçte sanatçı kimliğimi bir tarafa bıraktım. Onların ailesinden biriymiş gibi davrandım.

<h1 itemprop="\\\\\\\\\\\\\\\\&quot;headline\\\\\\\\\\\\\\\\&quot;" style="\\\\\\\\\\\\\\\\&quot;margin-top:" 10px;="" margin-right:="" 0px;="" margin-bottom:="" 8px;="" margin-left:="" font-family:="" zamanfont;="" font-weight:="" normal;="" line-height:="" 36px;="" color:="" inherit;="" text-rendering:="" optimizelegibility;="" font-size:="" 32px;="" text-shadow:="" rgba(0,="" 0,="" 0.0195313)="" 1px="" 1px;="" \\\\\\\\\\\\\\\\"="">

Bu isimleri desteklemenizin başka bir sebebi var mı? Onları diğer polislerden ayıran şey sadece geçmişe dayanan tanışıklığınız mı?

Bu isimler, bana polisi ve devleti sevdiren isimler. Onların hepsi birer babayiğit. Ben Diyarbakırlıyım. Gençlik çağlarımızda bize polis dediklerinde ürperirdik. Güneydoğu’da birçok genç de benim gibi düşünüyordu. Çünkü o dönem polisin bölge halkına davranışları hiç iyi değildi. Hepimize potansiyel suçlu gözüyle bakıyorlardı. Polislere bakışım Ömer Köse, Yurt Atayün ve Tufan Ergüder’i tanıyınca değişti. Hatta bir keresinde Ömer Özüyılmaz ve Ömer Köse’ye ‘Siz gerçek misiniz?’ diye sormuştum. Polislerde bu denli sevgi ve saygının olabileceğini düşünmemiştim. Bir gün Yurt müdürle yemek yiyecektik. Emniyetten çıkarken ‘devletin aracını boşa kullanmayayım’ diye makam arabasına binmeyip benimle birlikte Rami’ye kadar yürüdü. İçimden bu nasıl devlet malına sahip çıkmaktır, deyip duygulanmıştım.

Ali Fuat Yılmazer ile tanışıklığınız var mıydı?

O dönemlerde Ali Fuat Bey ile de tanışmıştık. Çok yoğun çalışıyorlardı. Bazen birlikte çay içmeye giderdik. Sazımı da yanımda götürürdüm. Benden türkü isterlerdi ben de söylerdim. Bu süreç yaşanınca ailemle onların ailelerine destek verdim. Ama televizyon ve gazetelere çıkıp bunu dillendirmedim. Hatta mektuptan bile kimseye bahsetmedim.

Nedir bu mektubun hikâyesi?

Ali Fuat Yılmazer’den mektup gelince evde okudum ve saatlerce ağladım. Oğlum da benimle birlikte ağlamaya başladı. Ama kimseye bahsetmedim. Çünkü bana yazılmış özel duygulardı. Hak etmediğim halde bana yazılmıştı. Onlar ve aileleri pazartesi günleri Burç FM’de yaptığım ‘Görüş Günü’ adlı programı dinliyorlardı. Benden türkü istiyorlardı. Sonra ailesi vesilesiyle Ali Fuat Bey’den bir mesaj geldi. ‘Acaba yazdıklarımızı yakıştıramadı da mı programda okumadı?’ diye. Oysaki ben kendimle ilgili ve içinde bana karşı methiyeler olduğu için başkasına söylemeye hicap ettim. Fakat kendisinden böyle bir talep gelince okudum. Radyoda çalışan Barış kardeşim okudu, ben de Metris türküsünü söyledim.

Mektubun bu kadar ilgi çekeceğini düşünmüş müydünüz?

Açıkçası hayır. Biz tamamen gönlümüzden geldiği gibi söyledik. Sonra internet ortamında insanlarla paylaştık. Sonrasında birçok ünlü yazarın da içinde olduğu binlerce insan tarafından paylaşıldı, milyonlarca insan dinledi. Çok büyük ilgi gördü. Ben bu durumdan kendime zerre kadar pay çıkarmıyorum. Bu tamamen mektubun sahibinin duygularının güzelliğinden kaynaklanıyor.

Başka mektuplar da geldi mi?

Evet. Geçtiğimiz günlerde Yurt Atayün’den böyle bir mektup aldım. Şu an çantamda. O kadar güzel şeylerden bahsetmiş ki duygulandım, okuyamadım. Ama onu da nasipse bu hafta (yarın) okuyacağım. Onu da yine radyodan sonra internet ortamında paylaşacağım. Olup biten bunca haksızlığa, sanatçıların tepki göstermesi gerekiyor. Hatta sadece sanatçının değil, adam olan adamın bu zulümlere karşı sessiz kalmaması lazım. Kaldı ki sanatçılar olarak biz duygu işi yapıyoruz. Ben ilk önce sazıma saygı göstereceğim ki söylediklerim kalplerde yer bulsun. Sırf para için yapılacak bir şey değil sanat. Bu zulme sessiz kalan sanatçılar hangi duyguda, nasıl bir alışverişte bilmiyorum, işin açıkçası merak da etmiyorum. Herkes bu süreçte yaşadıklarını Allah’a havale etti, ben de havale ediyorum.

Yüze yakın konserim iptal edildi

Bu süreçte polis ve ailelerinin yanında bulunmanızın işlerinize bir etkisi oldu mu?

Bugüne kadar yüze yakın konserim iptal oldu. Yanlış anlaşılmasın bundan şikayetçi değilim. Bize salon da vermeyebilirler. Çıkar çay bahçesinde söyleriz türkümüzü. Bizim yolumuz belli. Yaptığımız hayır işleri vardı. Konserlerden çok onların aksaması üzdü beni. Onun haricinde rızkı veren Allah. Annem bana, ‘Allah ayağını taşa değdirmesin, elini attığın altın olsun.’ diye dua ederdi. Bu yaşa kadar hep altın oldu. Bugün konserlerimiz yok ama huzurluyum. Halen kirada oturuyorum ama aile içinde huzurum var. Eskiden çocuğumla ilgilenemiyordum şimdi ilgilenebiliyorum. Belki bu süreçte Silivri’de yatan kahramanların ailelerinin yanında olmam gerekiyordu, Allah böyle bir yolda konserlerimizi iptal ettirerek onlarla birlikte olmamızı sağladı. O insanlardan ve evlatlarından aldığım dua benim için trilyonlarca liradan daha önemli. Bu süreçte, Ahmet Kaya’nın neden bu ülkeyi terk ettiğini daha iyi anladım. Düşünün aklınızda çok güzel projeler var ama herkes size farklı bir gözle bakıyor. Beni konsersizlik yıkmadı. Beni rahatsız eden tek şey bakışlardı. Sanki vatana ihanet etmişim gibi bakıyorlardı. Bugüne kadar elim sazdan başka bir şeye değmedi.

Sanatçı arkadaşlarınızdan da size böyle bakanlar oldu mu?

Zannetmiyorum çünkü benim kim olduğumu herkes çok iyi biliyor. Ben türkülere gönül vermiş biriyim. Hem alaylı hem de mektepli bir sanatçıyım. Bu güne kadar yüzlerce beste yaptım. Birçok ünlü sanatçı eserlerimi seslendirdi. Yaptığım programlar ödül aldı. Türküseverler sağolsunlar beni hep el üstünde tuttu. Bu yüzden sanatçı arkadaşlarımın bana böyle bakacaklarını düşünmüşyorum. Eskiden telefonlarım susmazdı, şimdi sadece arayanların sayısı azaldı.

O polislerin gerçekten suçlu olabileceğini düşündünüz mü hiç?

Hayır! Aklım öyle bir şey söylese, o aklı keser atarım. Çünkü onları çok iyi tanıyorum. Böyle bir şey mümkün değil. Sütte leke var, polisinden müdürüne bu insanlarda yok. Siz bu insanları aç bırakarak, Metris’ten Silivri’ye göndererek, avukatlarıyla görüştürmeyerek insanlıklarından zerre kadar eksiltemezsiniz. Bir defa çok asiller. Aileleri de yetiştirdiği çocuklar da pırıl pırıl. Zaten bu süreçte herkes onları gördü. Bağırıp çağırmadılar. Sabırla, sebatla, tevekkülle beklediler, bekliyorlar.

Bu mektup haricinde Yusuflara Selam Olsun isimli bir eser daha bestelediniz. Onun hikâyesi nedir?

Ramazan ayıydı ve çok dolmuştum. Bekir Salim abiden bir söz yazmasını rica ettim. Bu duygularla besteledim. O insanlar maddi anlamda bir desteği kabul etmez ama en azından manevi bir destek olsun diye bu eseri yaptım. Yusuflara ve ailelerine selam olsun.

Bana hakaret edenlere de sevgiyle bakıyorum

Her fırsatta Fethullah Gülen Hocaefendi’ye olan sevginizi dillendiriyorsunuz…

12 yıl önce de söylüyordum şimdi de söylüyorum. Fethullah Gülen Hocaefendi’yi çok seviyorum. Eskiden bana arkadaşlarım yahu bunu her yerde söyleme diyordu. Sevdiğimi söylemekten neden çekineyim. Kendisine edilen hakaretler beni o kadar yıkıyor ki. Ona ve bu süreçte Camiaya edilen hakaretlerin hepsini üzerime alıyorum. O hakaretlerin hepsi benim olsun ama o abilerimize, ablalarımıza bir şey söylenmesin. Çünkü onlar bunu hak etmiyor. Onların tek derdi Allah rızası. Ben bir başkasının sevdiğine de o seviyor diye saygı gösteriyorum. Benim sevdiğime de sen böyle bak. Hakaret etme. Bana hakaret eden insanlara bile sevgiyle bakıyorum. Çünkü biz kardeşiz.

Bu süreç nasıl sonuçlanır sizce? 

Bu üzücü günler bir gün bitecek. Haksızı, haklıyı herkes görecek. Gönül insanları kin tutmaz. O zaman hatalı olan kardeşlerimize arkamızı dönecek değiliz. Biz Hocaefendi’den bunu, gördük bunu öğrendik. Onca hakaret, onca iftiraya rağmen kendine kötülük yapanlara hakkını defalarca helal ettiğini söyledi. Her şey çok güzel olacak. Allah her şeyin hayırlısını nasip edecek. Her şeyin aydınlığı bizi bekliyor. Sıkıntının en dibinde Allah diyebiliyorsanız o zaman sizin için güzel günler kapıdadır. Kendi adıma söyleyeyim. Ayda yirmi konsere giden biriydim. 17 Aralık sürecinden bu yana sazımın kılıfını açmadım. Bir sanatçı için konser verememek, sevenleriyle bir araya gelememek yoklukların en büyüğü. Maddi değil, manevi bir yokluk bu. Şikayetçi değilim. Bunları yaşattığı için Allah’a dua ediyorum.(zaman.com.tr)