Sedef Kabaş: Sosyal medya adeta bir Tsunami gibi geliyor

Sedef Kabaş: Sosyal medya adeta bir Tsunami gibi geliyor
Güncelleme:

Sedef Kabaş: Sosyal medya adeta bir Tsunami gibi geliyor

Sedef Kabaş: Sosyal medya adeta bir Tsunami gibi geliyor

Twitter hesabından, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yürüten savcı hakkında yaptığı bir paylaşım yüzünden Aralık ayında gözaltına alınan ve hakkında dava açılan Sedef Kabaş, " İktidara yakın isimlerin sahibi olduğu kanallara ve gazetelere baksanıza. 500 gün boyunca gazetelerin manşeti paralelle ilgili çıkar mı ya? Bu haberin ve hayatın doğasına aykırı bir durum. Bunlara artık gazete denmez." dedi.

Gazeteci Sedef Kabaş, Taraf gazetesinden Tunca Öğreten'e konuştu. Tüm engellemelere karşı Tsunami gibi geliyor’ diyen Kabaş ile medya, yasaklar ve sosyal medyaya ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Nur topu gibi bir yasağımız oldu az önce. Ne diyorsunuz?

Bu sistemle Türkiye’de her türlü uygulamayı bekleyebiliriz artık. O yüzden şaşırmamak lazım. 70 milyon’un iletişim, haber ya da uzaktan eğitim alma hakkını topyekûn yasaklayabiliyor bizim “İleri demokrasimiz.” İktidar Tarafından sarf edilen; “Türkiye’de medya özgürlüğü var”, “Demokrasi işliyor” gibi lafların artık inandırıcılığı miadını çoktan doldurdu. Bu yasak, bir öğrencinin yaramazlık yapması üzerine bütün sınıfın dayaktan geçirilmesine benziyor.

Daha önce, 17 ve 25 Aralık yolsuzluk iddiaları sonrası da Twitter ve YouTube’a erişim engeli getirilmiş, AB ve pek çok Batılı insan hakları örgütü de bu uygulamayı eleştirmişti. İktidar bunu neden görmezden geliyor?

Hükümet kimi hedefliyor ki? “Bu yasaklarla hükümetin yurtdışındaki itibarı zedelenir”, “Batı ile entegrasyonuna ket vurur”, “AB sürecinde Türkiye’yi zora sokar…” gibi kaygıları yok ki hükümetin. Bunlar, bizim gibi insanların kaygıları. Hükümet, kendi seçmen kitlesine oynuyor. “Milli İrade” dedikleri şey de “AK İrade” aslında. Yani Ak Parti’ye oy verenler… AKP’ye oy vermeyenler zaten o iradenin dışında kalıyor. Son birkaç yıl içerisinde 150’den fazla yayın yasağı getirilmiş. Bunun içinde Soma ve yolsuzluklar gibi ülkeyi derinden etkileyen haberler de var. Dolayısıyla yalanı aslında bu “Milli İrade” dedikleri kesime söylüyorlar. Mesela Kabataş gibi ortalama zekânın altındaki insanların bile inanmayacağı yalanlara biz inanmıyoruz zaten.

Peki, AKP kitlesinin dünya ile iletişim kurmak umurunda değil mi?

Hiç umrunda değil hem de. Kalkıp onlara desen ki; “Obama geldi ve Cumhurbaşkanı’na  ziyarette bulundu ve onu tebrik etti” inanır zaten. Çünkü inanmak ve görmek istediği dünya bu… AKP tabanı gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Yüzleşse varlık sebebini yitirir. Sen yazdığın her haberle, yaptığın her röportajla onların duvarında bir çatlak yaratıyorsun. Ama onlar bu çatlağı istemiyor. Dolayısıyla yasaklar hiç umurlarında değil. O yasakları “güvenlik” diyerek meşrulaştırıyorlar işte.

CNN International’da çalıştınız. Savcı’nın katledilmesinden sonra getirilen yayın yasağı ABD’de uygulansa ne olurdu?

Batı’da toptan yasaklama gibi bir şey söz konusu değil. Ancak vahşi, kanlı bir görüntü varsa bunu yayınlayamazsınız. Mesela O.J. simpson davasıyla ilgileniyordum 90’lı yıllarda. Simpson’nın kaçarken çekilmiş görüntülerini yayınladık. Emniyet müdürleri ve vali açıklama yaptı, onları da yayınladık ama bir tek Simpson’ın karısının cesedinin görüntülerini vermedik. Savcı’nın öldürülmesinde de kötü bir olay yaşandı. Bunu hep birlikte sorgulamalıyız ki bir daha böyle bir şey yaşanmasın. Yasak koyduğun zaman öğrenmeye de ket vuruluyor. Dünyanın her yerinde rehin alınmış insanların görüntülerinin yayınlandığını görebilirsiniz.

Peki, faturanın; Twitter’ın tamamen kapatılması yönünde kesilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunu siyasi olarak alınmış bir karar olarak görüyorum. Zaten seçimler de yaklaşıyor. Ana akım medyanın da hali ortada. İktidara yakın isimlerin sahibi olduğu kanallara ve gazetelere baksanıza. 500 gün boyunca gazetelerin manşeti paralelle ilgili çıkar mı ya? Bu haberin ve hayatın doğasına aykırı bir durum. Bunlara artık gazete denmez. Bunlar, parti bülteni olarak kullanılan propaganda araçları. Dolayısıyla da hangi kanalı açsan aynı adamla karşılaşıyorsun. Sabah, akşam; güllük gülistanlık, işsizliğin ve enflasyonun olmadığı ülkemizin dünya liderini izliyoruz. Bu tablo gerçek değil. Doğal olarak da böyle bir ülkede gerçekleri öğrenmek isteyenler soluğu Twitter, YouTube veya Facebook’ta arıyor. Ancak istedikleri kadar yasak koysunlar; sosyal medya adeta bir Tsunami gibi geliyor.

Hadi, biraz da sizin başınıza gelen şu meşhur ve meşum olay hakkında konuşalım…  Gözaltına alınmanız ve hakkınızda dava açılması sosyal medyadan ürkmenize neden oldu mu?

Hayır. Ben sosyal medyayı kontrol etmeye çalışmıyorum çünkü. Bunu yapmaya çalışanlarsa eninde sonunda kalelerinde gol görecekler. Sosyal medyayı yönetemez ve kontrol edemezsiniz. Eğer akıllıysanız gücünden istifade edersiniz. Bazen Aktroller’den saçma sapan tweetler alıyorum. Hemen retweet ediyorum, bizimkiler de onların hakkından geliyor. Benim bir şey yapmama gerek kalmıyor. Fakat eğer ırkçılık, cinsiyetçilik ya da ağır hakaret içeren mesajlar alıyorsam, iki şey yapıyorum…

Evet…

Önce avukatıma bildiriyorum. Bir de benim gözaltına alındığım dönemde görevde olan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a yani ‘Sedef Kabaş’ın tweetini görmedim ama sosyal medya küfür ve hakaret yeri değildir’ diyerek benim küfür ettiğim yönünde algı yaratmaya çalışan bakana yönlendiriyorum hakaret içeren tweetleri. Ki, Twitter’da Aktroller gerçekten nasıl hakaret ediyor görsün diye.

Sizin için hakkınızda açılan davadan öncesi ve sonrası var mı? Çünkü bu olay yaşanana dek uzun zamandır gazeteci kimliğinizle gündeme gelmiyordunuz.

Bana son dönemde iki, üç gazeteden köşe yazarlığı, iki TV kanalından da program teklifi geldi. Bu yöndeki bütün teklifleri reddediyorum. Televizyonculuğu çok iyi bir noktada bıraktım, keza gazetecilik de yapmak istemiyorum artık. Benim bir tane köşem var zaten; o da Twitter hesabım. Yeri geldikçe oradan görüşlerimi paylaşıyorum. Zaten çok yoğun bir iş temposunda çalışıyordum şimdi o yoğunluk biraz daha arttı. Haberleri hep takip ederdim fakat şimdi daha fazla takip etmeye gayret ediyorum. Alt tarafı doğruyu yani aslında söylenmesi gerekenleri söyledim ama öyle bir dönemden geçiyoruz ki, bunu yapmak bile bir cesaret, kahramanlık ve liderlik olarak algılandı. Bu yüzden de bir çok insandan destek aldım. Bu sürecin kendi adıma olumlu ama Türkiye’nin içinden geçtiği durum adına endişe verici olduğunu düşünüyorum.

Geldiğimiz noktada hükümete yakın olmayan ‘gazetecilerin’ işsiz kaldığını, işlerini yapmakta zorlandığını görüyoruz. Bugün hâlâ gazetecilik yapıyor olsaydınız, siz de işsiz kalabilir miydiniz?

İşsiz kalabilmek için önce iş sahibi olmak gerekiyor, bana zaten iş vermezlerdi ki. Ben zaten Alo Fatihler’e falan gelemezdim. Benim lügatımda ‘biat etmek’ gibi bir sözcük yok zaten. Aklımı ve vicdanımı neden başkasına teslim edeyim ki?

Gözaltına alındığınız sırada avukatınızdan şöyle bir açıklama geldi: ‘Sedef Kabaş, terörle mücadele eden birimleri hedef gösterdiği gerekçesiyle gözaltına alındı.’ Yolsuzlukla ilgili attığınız bir tweeti, terörle mücadelenin hangi alt kategorisine yerleştiriyorsunuz?

Mahkemede biz de bu soruyu kendilerine yönelteceğiz.

Kimin terörle ve yolsuzluklarla mücadele ettiği ya da etmediği ortada. Siz ne kadar yasaklarsanız yasaklayın, sosyal medya ile haber telefonumuzda, tabletimizde. Çağ, artık bizi daha şeffaf, yasaksız, tek adamsız ve özgür bir yere doğru götürüyor.

Çağın bizi daha farklı bir yere doğru götürdüğünü söylüyorsunuz. Ancak bu saydıklarınıza Türkiye’de şahit olamıyoruz. Bizi yönetenlerin çağa karşı direnç gösterdiğini söyleyebilir miyiz?

» İnsanın vizyonu her zaman ileride olmaz ama tarihi de geri döndüremezsin. Tekerlek icat oldu bir kere, o devir bitti.

» Kendini yenileyen ve devinim sağlayan sistemler çökmez ve devamlılığı olur. Bunu başaramayan sistemse çöker. Türkiye, sahip olduğu bütün yumurtaları tek bir adama emanet ediyor. Bu çok riskli bir sistem.

» Mesela Atatürk’ün ideolojisinin sürdürülebilir olduğunu düşünüyorum çünkü evrensel.

» Twitter’ın güzelliği, aslında fikren orada var olabilmek. Farklı düşünen ve sözcüklerle kendini iyi ifade edebilenlerin kazandığı bir yer orası.

» Bu yüzden pek çok insanı Twitter’da keşfetme şansı bulduk. Kimileri gazetelerde köşe yazmaya başladı. Mesela Atilla Taş da bunlardan bir tanesi.

» Twitter sayesinde yazma ve çizme işi artık birilerinin tahakkümü altında değil. İnsanlar özgürce yazabiliyor sosyal medyada.

» Artık kullandığın cep telefonuyla en iyi kameraman, en iyi fotoğrafçı sensin. Gezi’yi düşünsenize… Hakikaten orantısız zekânın ne olduğunu o günlerde sosyal medya sayesinde gördük. Twitter olmasaydı bunu göremezdik.(TARAF)