Semerci, son yazı söylemine neden itiraz etti !

Semerci, son yazı söylemine neden itiraz etti !
Güncelleme:

Habertürk yazarı Yavuz Semerci, son olarak Bugün yazarı Tarık Toros'un yazdığı \"son yazı\" söylemine itiraz etti, nedenlerini sıraladı. İşte o mesaj yüklü yazı :

 

Son yazı...

 

BUGÜNLERDE yazarlar arasında her yazıyı son yazıymış gibi yazdığına dair ürkütücü bir söylem gelişti. İtirazım var. Hiçbir yazar dış faktörler nedeniyle son yazısını yazmaz. Çünkü yazma eylemi, birinin “Dur” demesiyle bitmez.

Biten, o gazetedeki yazıdır. Ve yazı karşılığında alınan paranın sonlanmasıdır. Hele bu çağda bir yazarın okuruna ulaşması engellenemez. Konu etkili mecra/ etkisiz mecra ayrımıysa, bu sadık okura hakarettir. Çünkü arayan sizi bulur. Nerede olursanız olun. Ayrıca çalıştığımız mecraların şöhretinden, etki alanından, imkânlarından yararlanamamayı, “Artık bana yazı yazdırmıyorlar” diye örtmek doğru değil. 

Üstelik bir yazarın hedef alınması, çalıştırılmaması yönünde patronlara baskı yapılması, doğrudan yazara yönelik bir eylem değildir. Egemenler de bilir ki o yazar bir yerde yazacaktır... Amaçlanan şey, ilgili mecranın rengine siyasi fırça darbesi vurmaktır. Mecranın çeşitliliğinin yok edilmesidir. Yolunun değiştirilmesidir. Yazarın fikirlerinin iktidar veya egemen güçler aleyhine okuru etkilemesinin önüne geçmektir. Yani önemsenen yazar değil, yazarın (kendisinin yaratmadığı) etki alanıdır. 

Özetle yazar da iktidar da mecranın kapsama alanıyla ilgilenerek sonuç üretir. Hakaret, yayın ilkelerine aykırılık, birey haklarına saygısızlık gibi kabul edilemez yazı tarzlarının dışında susturulan her yazar, yazarlığından bir şey kaybetmez. Sadece para kaybeder, şöhret veya reyting kaybeder. Ve okur kaybedebilir... Bu iş biraz esnaflığa benzer. Cadde üzerinde bir dükkân açarsınız, müşterisi boldur. Arka sokakta işler biraz kesattır. Halbuki aynı işi aynı üretimi yapıyorsunuzdur. Sizi sadece arayan bulur. 

Özetle son yazı yoktur. Cadde veya sokak arasında dükkân açmak vardır. Üstelik anlamakta zorlandığım bazı yazarlar, televizyoncular var. Bu meslekten milyonlarca lira birikim yapmışlardır. Helal olsun. Anasının ak sütü gibi helal para kazanmıştır. Çoğu fırsat bulduğunda “memleketin elden gittiğini” anlatıyor. Ama hiçbiri elini cebine atmaz, bir internet sitesi kurayım, bir radyo istasyonu alayım, bir gazete çıkarayım demez; rüyasında bile denemez. Maaşını verecek birini bulamadığında (elbette iktidar korkusu nedeniyle) mikrofon tutulduğunda kendisine nasıl yazdırılmadığını, nasıl televizyonlara çıkarılmadığını anlatır. Deseniz ki “Arkadaşlar her biriniz 500 bin lira koyacaksınız. Yazlıklarınızı, ikinci evlerinizi satın, bir gazete kuracağız, caddeye dükkân açacağız”, bir tanesini bulamazsınız. Bu yüzden ağlamalarının temel nedeni, caddeki dükkânı kaybetmektir. (Muhabir arkadaşları ayırıyorum bu değerlendirmeden...) Hele “Yazarlık hayatımı bitirmeye çalıştılar” denildiğinde gülüyorum. Dediğim gibi yazarlık hayatı bitirilemez. Kendine ait olmayan müşteriyle ilişki kesilir sadece...

Siz ey okurlar; yazarınızı çok seviyorsanız, arka sokaklara giriverin artık. Eğer kızdığınız, patronların güç karşısında tutumuysa, niye o gazeteyi almaya devam ediyorsunuz ki... Maalesef hem üç kuruş verip hem de şoför mahallinde yolculuk yapılamıyor...