Toker, seçim sürecindeki hangi zor uygulamaya dikkat çekti ?

Toker, seçim sürecindeki hangi zor uygulamaya dikkat çekti ?
Güncelleme:

Cumhuriyet yazarı Toker, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aynı yardımların yasakladığını hatırlattı ve bunun uygulanması konusunda YSK'ya önemli görevler düştüğünü söyledi. Peki durum ne ? işte o yazı :

YSK Altından Nasıl Kalkacak ?

Herhangi birine, somut ihtiyaçları için para yerine, her türlü mal verilerek yapılan desteğe “ayni yardım” deniliyor. 
Cumhurbaşkanı adayları, seçim kampanyalarında “ayni yardım” kabul edemeyecek. Kural bu. 
Bu konu kanunda açık değildi. 
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 25 Haziran’da yayımladığı genelgeyle “ayni yardım”ı yasakladı. 
Peki, biz bundan ne anlamalıyız? 
X şirketi, uğruna öleceği adaya, falanca şehirden filanca şehire giderken konforlu araç; mitingi için parasız otobüs tahsis edemeyecek. 
Y şirketi, mitingler için “Al bu salon”; karar ve eylem üssü olarak da “Al bu holdingbinası, bilgisayarları, personeliyle senin, kampanyanı yürüt” diyemeyecek. 
Z reklam ajansı, “Harika bir tanıtım videosu hazırladık”; filanca sanatçı da “Bu seçimşarkısı sizin için parasız” diye fikri ürünlerini adayın kullanımına bedava veremeyecek.

***

Bu açık kural karşısında olması gereken ne? 
Miting otobüsleri, ulaşım araçları, çalışma binaları, tanıtım videoları, billboard afişleri, parasız verilemeyeceğine göre; aday tarafından ya satın alınacak ya da kiralanacak. 
YSK, 25 Haziran tarihli genelgesinde adayların, toplanan bağış ile yaptıkları harcamaların nasıl kayıt altına alınacağını örnek belgelerle göstererek ilan etti. 
Fakat, kural bu olsa da yukarıda sıraladığım hizmetlerin, adaya piyasa değerinin çok altında sunulma olasılığı her zaman var. Başbakan’ın cumhurbaşkanı olmasını isteyen bir işadamının; verdiği otobüs, tahsis ettiği bina karşılığında para isteyeceğini hayal edebilir misiniz?

***

Peki sorun ne? 
Sorun büyük... 
Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’yla, asıl işi seçimlerin adil ve dürüst geçmesini yürütmek, gözetmek ve denetlemek olan YSK’ye, bir de kampanya finansmanını inceleyip denetleme görevi verildi. 
Yedisi asıl, dördü yedek 11 hukukçu üyeden oluşan YSK, seçimler bittiğinde, bugüne dek hiç ilgilenmediği yepyeni ve zorlu bir konuyla baş başa kalacak. 
Üç cumhurbaşkanı adayının, kampanyalarda kullandığı; makbuz, bağış belgesi, banka dekontu, harcama faturası Kurul üyelerinin önüne yığılacak. 
Hem de binlerce... Dahası, yapılan harcamaların gerçek değerine uygun olup olmadığını saptamak için, hizmetlerin dayandığı sözleşmelerle de karşılaştırmak gerekebilecek. 
Usulsüzlük olmayacağını, Kurul’un titiz inceleme yapacağını varsayıyoruz ya.

***

İşte bu somut gerçeklik karşısında, Kurul’un mali konulardan anlayan, yukarıda aktardığım hesapları yetkinlikle değerlendirebilecek uzmanlıkta bir kadrosu bulunmuyor. 
Gerçi Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu, YSK’nin ihtiyaç duyması halinde, Sayıştay’dan destek alabileceğini belirtmiş. Muhtemelen bu destek alınacak da. 
Ancak millet adına bütün kamu kurumlarının hesaplarını denetlemekle görevli Sayıştay raporlarının başına ne çoraplar örüldüğünü unutmadık. 
TOKİ’nin, TCDD’nin, TKİ’nin hesaplarının Meclis’e gelmesini engelleyen irade, seçim faturalarının özgürce denetlenme ihtimali karşısında, gereken “tedbir”leri almayacak mı? 
17-25 Aralık yolsuzluk fezlekelerinin Meclis’te okunmaması için gözümüzün içine baka baka alay edercesine ne taktikler geliştirildiğini görmedik mi? 
YSK bu işin altından nasıl kalkacak? 
“Erken” bir yazı olarak not düşmek istedim. 
Hepinize iyi bayramlar...