Usta gazeteciden tepki

Usta gazeteciden tepki
Güncelleme:

Bugün yazarı Yavuz Baydar, köşesinde gazeteci Mehmet Baransu'nun tutuklanması ile ilgili, 'Bu ülkenin sayısı gitgide azalan vicdan sahibi gazetecilerinin üzerine akla gelen her türlü tehlike kapısını açmış bulunmaktadır' diye yazdı.

İşte Yavuz Baydar'ın o yazısı:

'Gazetecilik suçtur' deyin, olsun bitsin

Baransu tutuklandı.

Tutuklamanın arka planında Balyoz Davası olduğunu bildiğimize göre...

Bu davanın savcısıyla, avukatıyla, askeriyle, asker yardakçısı medyasıyla, üstüne güya sivil elbise oturtulmuş içi üniformalı gazetecisiyle, şusuyla busuyla kurcalana kurcalana getirildiği noktayı da artık gayet iyi bildiğimize göre...

En önemlisi, Gezi'yle tetiklenip 17-25 Aralık'tan itibaren suç kültürünü örtbas etmek için 'Yeni Türkiye' (!) yalanları eşliğinde şekillenmekte olan AKP-asker 'yakınlaşmasının' memleket için 'geriye dön, marş' demek olduğunu çocuklar dahi anladığına göre...

Açıktır:

Bu tutuklama, Baransu'nun kendisini, ona duyulan kör alerjiyi de, kim tarafından nasıl algılandığını da aşmış, ete zaten iyice girmiş olan otorite bıçağını gazeteciliğin omurga kemiğine dayamıştır.

Bu tutuklama, memleketin yazık ki son derece talihsiz bir finale doğru sürüklenen 'herkes için demokrasi' hikayesindeki en kilit unsuru, yani özgür ve bağımsız gazeteciliği boğma, bitirme sürecinde bir eşiktir.

Devletleşen parti, 'ali devlet' yörüngesine geçince, talim terbiyeci askerle 'iç güvenlik' üzerinden ittifak arayışı gereği eskiye ait ne kadar suç varsa -ve bunlara kendi döneminde neler eklendiyse- hepsini topyekûn örtbas etmek için çoktan düğmeye basmıştır.

Herkes korksun ve sinsin

Süreç eğer buysa, sürecin iç mantığı bağımsız gazeteciliği sıfırlamayı gerektirecektir.

Gazeteciliği bitirmenin en sağlam yolu da gazeteciliği casusluğa, vatan hainliğine, 'örgütlü suça' eşitlemekten geçer.

İktidarın her türlü yolsuzluğunu, uğursuzluğunu, suiistimalini, eziyetini; devlet kurumlarının içine öbeklenmiş mafyatik menfaat yapılarıyla demokrasi düşmanı gruplaşmaları, resmi damgalı organize suç faaliyetlerini haberleştirme faturası hapis olmalıdır ki herkes korksun ve sinsin.

Türkiye'ye reva görülen istikamet, cezai muafiyeti daim kılmak adına topluma 'geriye dön, çark ve ses çıkarma' ise hiçbir kuşkunuz olmasın, gazetecinin gerçeğe ulaşması engellenecek, mesleğimiz bir 'suç faaliyeti' olarak görülmeye başlanacaktır.

Baransu'nun tutuklanması bu ülkenin sayısı gitgide azalan vicdan sahibi gazetecilerinin üzerine akla gelen her türlü tehlike kapısını açmış bulunmaktadır.

Eski ve Yeni Türkiye koalisyonuyla şimdi kol kola giren bazı medya üfürükçülerinin 'Balyoz yalandı zaten' yalanlarına, Baransu'nun tutuklanma haberine gizli-açık sevinç çığlıkları atmalarına asla itibar etmeyin.

Onlar meşrepleri kadar gazeteci ve demokratlar.

Bir darbe hazırlığı ile ilgili belgeleri yayınlamak halkın haber alma hakkı adına doğru bir gazetecilik faaliyetidir.

Belgelerin sızdırıldığı kişi herhangi bir vatandaş değil, mesleği Anayasa ile güvence altına alınmış bir gazetecidir.

Riskler tavan yapıyor

Elinize yığınla belge geçecek, bunlar size devlet içinde bir yıkıcı faaliyet olduğunu yeterli kanaat oluşturacak ölçüde anlatacak ve siz bunu basmayacaksınız, öyle mi?

“En çok da Balyoz Darbe Planı’ndan 'devletin güvenliğine ilişkin bilgi' ve ‘devletin gizli kalması gereken belgeleri' diye söz etmelerine bayıldım” diye yazmış Ahmet Altan dün.

“Ne zamandan beri darbe planları 'devletin güvenliğine ilişkin belge' ve 'devletin gizli kalması gereken bilgileri' olarak niteleniyor” diye sorarak.

Altan “Balyoz Darbe planlarının basılmasına ben izin verdim” diye 'suçu' üstleniyor ve ekliyor:

“O planları bin defa önüme getirseler bin defa basarım.”

Gazetecilik sağı solu kollayarak, 'aman sonucu ne olur' diye hesap kurarak yürütülen bir meslek değildir. Risk alır, akıl ve vicdan terazisine itibar edersiniz.

Türkiye'de riskler şimdi tavan yapıyor. Eski ile yeniyi hesap vermeme, hukuktan kaçma zemininde buluşturan darbeci-uğursuz ittifakı gerçekse, gazetecilerin kellesi alınmalıdır.

Şunu da not edin: Gazetecilik mesleğinin 'suç faaliyeti' olarak tanımlanıp kellesinin alındığı bir ülkeye demokrasi memokrasi uğramaz.