Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş Erdoğan'a sert çıktı

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş Erdoğan'a sert çıktı
Güncelleme:

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş Erdoğan'a sert çıktı

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş Erdoğan'a sert çıktı

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, Alevilerin miting meydanlarında yuhalatıldığı bir ülkede yaşadığımızı söyledi. Aydıntaşbaş, “İktidar partisi milletvekili adayları arasında tek bir Alevi aday yoksa eğer o zaman mikrofonu alıp ‘ben mezhepçiliğe çok karşıyım, asla bunu yapmayalım’ demenin nasıl bir ikna edici tarafı olabilir? Kimi ikna edebilir?” dedi.

Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Çalışmaları Merkezi (CIES), ‘İran Uluslararası Topluma Dönerken: Gerginliğe Son Veren Barış Mı, Güç Politikasına Dönüş Mü?’ başlıklı bir panel düzenledi. Konferansa gazateci Aslı Aydıntaşbaş, Cengiz Çandar, Soli Özel, MEF Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Ahmet K. Han katıldı.

Panelde konuşan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, bugün Türkiye’nin Batı için olmazsa olmaz bir ülke olduğunu söyledi. Aydıntaşbaş, “Biraz uzun soluklu 5 – 10 yıl sonra ne olacağını düşünerek Türkiye’nin ev ödevini hızlı bir şekilde yapmaması durumunda, Batı’nın kadim müttefiki olmazsa olmaz pozisyonunun tehlikeye gireceğini düşünüyorum. Ev ödevinden kastettiğim demokratikleşme ve içerideki durumu. Otoriterleşme, içerideki ayrılıklar, hem bir yandan Batı’yla hareket ediyorum hem bir yandan mezhep ittifakına gözüm kayıyor durumlarının devam etmesi durumunda vazgeçilmez konumunu kaybedeceğini düşünüyorum. Türkiye, hızla demokrasiye sarılmak durumunda.” dedi.

İranlıların 4 ülkede başkenti kontrol etmekle övündüklerini söyleyen Aydıntaşbaş, şöyle devam etti: “Dış politikasının hafif saldırgan, son derece hırslı ve agresif tutumuyla şu anda İran Şam, Yemen, Lübnan ve Irak’ta çok ciddi anlamda tarihsel olarak belki hiç elde etmediği bir nüfuza sahip. İran’ın kapasitesinin ötesindeki bu güç testi dengelenmek zorunda. İran’ın buralarda artık biz racon keseceğiz durumu bölgenin realitesine uymuyor. İran bunu yaparken kuşkusuz mezhepsel Saiklerle hareket ediyor. Bunu da dengeleyecek ülke Türkiye olmalıdır ve olacaktır. Ancak burada bir problem var. Cumhurbaşkanı’nın son İran gezisinde verdiği mesajlar olumluydu. İşte Şii nedir Sünni nedir? Mezhepçiliğe karşı ama Cumhurbaşkanı bunu bugün söylemeye başladı.”

Alevilerin miting meydanlarında yuhalatıldığı bir ülkede yaşadığımızı söyleyen Aydıntaşbaş, “İktidar partisi milletvekili adayları arasında tek bir Alevi aday yoksa eğer o zaman mikrofonu alıp, ‘ben mezhepçiliğe çok karşıyım, asla bunu yapmayalım’ demenin nasıl bir ikna edici tarafı olabilir? Kimi ikna edebilir?” ifadelerini kullandı.

Sünni ittifakının Yemen’den sonraki adresinin yakın zamanda Suriye olduğunu kaydeden Aydıntaşbaş, “Burada Türkiye’nin tutumu, gideceği yer, nasıl bir pozisyon alacağı çok önemli. Türkiye içeride mezhepçi olduğu sürece dışarıda bundan ayrı bir dış politika güdemez.” şeklinde konuştu.

‘TÜRKİYE, DIŞ POLİTİKADA BAŞI KESİLMİŞ TAVUK GİBİ’

Gazeteci yazar Cengiz Çandar da, İran’ı bölgede dengeleyecek sadece Türkiye’nin dengeleyebileceğini söyledi. Çandar, “Fakat Türkiye’nin son zamanlardaki dış politika profili biraz savrulmuş, başı kesilmiş tavuk görüntüsü veren bir profili var. Şimdi İran’ı 1639’dan beri kendiliğinden dengeleme konumunda olan ve belli bir ilişkiler disiplini içinde hareket eden o büyük ülke, güç projeksiyonuna sahip olan ülke Yemen’de tutup Suudi Arabistan’ın peşinde rol almaz.” dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan’ın operasyon yaptığı Yemen’e asker vaadinde bulunduğunu ifade eden Çandar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Niye? ‘Efendim orada Husiler iktidarı ele geçiriyor’. Husiler kim? ‘Şii’dir ve İran nüfusudur’ değil. Husiler Seyididir bir kere, Şii değildir. Sünni değiller ama Caferi ve Şiilikle aralarında 7 imam var. Husileri İran’ın desteklediği doğru ama zamanında İsrail de, Mısır da, Suudların kendisi de desteklemişti. Husiler, Yemen’in yüzde 30 – 40‘ı. Suudilerin kendi güvenlik kaygılarından hareketle tamamıyla bir mezhebi kutuplaşma üzerinden yaptığı seferberlik bizim orada ne işimiz var? Çünkü bölgede tecrit durumundayız ve bundan çıkmak istiyoruz. Bir yanlış politika başka bir yanlış politikayı beraberinde getiriyor. Bu sefer İran’ı dengelemek için koştu İran’a gitti. İran için 2 hafta önce söylediği sözlerin hiç birini söylemedi. Yemen konusunda da birlikte arabuluculuk yapalım filan gibilerinden İran’ın kulağına hoş gelecek sözler söyledi. bu da bir politika savrulması. Şimdi biz Suudi Arabistan’la birlikte bir eksen mi oluşturacağız? Mezhep zeminleri üzerinden siyasete girdiğiniz zaman iyice şaşırırsınız. O yüzden Türkiye’nin Türkiye gibi davranması gerekiyor. Mezhep çatışmasının dışına çıkması gerekiyor.” şeklinde konuştu.